Kekliktepe Köyü Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kekliktepe Köyü Forum


 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 SAĞA CEKTİM BEKLİYORUM.

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Nazlı Tekin
Forum Meleği
Forum Meleği
Nazlı Tekin


Kadın
Mesaj Sayısı : 796
Yaş : 38
Nerden : İstanbul
İş/Hobiler : Satış & Pazarlama
Lakap : Baş Belası
Kayıt tarihi : 03/03/08

SAĞA CEKTİM BEKLİYORUM. Empty
MesajKonu: SAĞA CEKTİM BEKLİYORUM.   SAĞA CEKTİM BEKLİYORUM. EmptyC.tesi Nis. 05 2008, 10:36

Sizofreni, zihin bolunmesi anlamina gelen bir hastaliktir.
Biyolojik ve genetik faktorlerin yanisira, ozellikle egitimde tutarsizlik, verilen celiskili mesajlar yahut belirsiz, anlamsiz,
korkutucu olaylar ruhsal
dunyada bir parcalanmaya yol acabiliyor, bu da sonunda gerceklerden tamamen kopmayi ve bir hayal dunyasinda yasamayi netice
verebiliyordu.

Bu delikanli o noktaya gelene dek neler yasamisti kim bilir?
"Ben iyiyim doktor agabey, ben iyiyim, hicbir seyim yok. Saga cektim, bekliyorum."
Boyle demisti Huseyin, daha odaya ilk girisinde.
Onsekiz yasindaydi.
sizofreni hastasiydi.
Gozlerinde hayalet gormuscesine bir korku ile hicbir sey gormuyormus gibi bos bir bakis yer degistiriyordu.
cocuk gibiydi tavirlari.
Buyumeyi reddetmis, zamani geri cevirip kucuk bir cocugun o problemsiz, saf dunyasina donmustu sanki.
Artik mucadeleyi birakmis, dis dunyaya kapilarini kapatmisti.
Kendisine ait bilinmez bir dunyadaydi.
Neyi neden yaptigini, ne zaman ne yapacagini kestiremiyordu ailesi.
Ynsanlardan kaciyor, bazen kendi kendine birseyler konu?sup guluyordu.
Ama, gariptir, halinden memnun gorunuyordu. Ve yerli yersiz ayni sozu tekrarlayip duruyordu:
"Yyiyim ben, iyiyim. Saga cektim, bekliyorum."

cocuklugundan ilk hatyrladigi, babasindan yedigi bir tokatti.
Oyundan eve biraz gec gelmis, evdekiler onu cok merak etmislerdi.
"Geldim iste, sevinin" dercesine masum bir neseyle yuzune baktigi babasinin ofke dolu bakislari, yedigi tokat esnasinda gordugu
yildizlara karismisti.
Neye sinirlenmisti babasi, bilemedi. cok korktu ve yatagina gidip agladi.
Babasinin -asabi- oldugunu, bazen isten gergin geldigini, o yuzden ufak seylere sinirlendigini, -aslinda iyi bir insan- oldugunu
zamanla annesinden ogrenmisti.
Yyi de, kendisinin ne kabahati vardi ki? Hem babasi -Sizin icin calisiyorum, ablanin ve senin geleceginiz icin yoruluyorum-
demiyor muydu?
Bizim icin calisip yoruldugu ve sinirleri bozuldugu icin bizi dovmesi nasil isti? Bizden intikam mi alyyordu yoksa? Neden ki?

Bazen -aslan oglum, akilli oglum- derdi babasi kendisine, bazen de -salak, haylaz!-
Ne zaman nasil tepki alacagini bilemiyor, guvensizlik icini kemiriyordu.

Babasina bile guvenemeyecekse, bu dunyada kime guvenebilirdi ki?

Annesi, babasinin aksine, cok sefkatliydi. Bir o kadar da evhamli.
Devamli pesinde dolasir, -Hasta olacaksin- der, baska sey demezdi.
Bu agir ilgiden bogulacak gibi oluyordu bazen. Ama seviyordu kendisini ve dovmuyordu ya; yetebilirdi bu.
Bu sevgi ugruna bazen kisiligini feda etmesi gerekiyordu ama, olsundu.
Hep sevildigini bilmek guven vericiydi zira.
Ama hayir; maalesef her zaman sevmiyordu annesi onu.
Uslu oldugu zamanlarda gecerliydi bu sevgi. sartli bir sevgiydi yani.
Annesinin hoslanmadigi birsey yaptiginda -Seni doguracagima tas dogursaydim- sozunu sik duydu.
Bir gun dayanamayip -Acaba benim gercek anne-babam siz degil misiniz?- sorusunu sordugunda, annesi ofkeli gozlerle -Sacmalama
salak!- diye bagirdi.
Bu cevap acaba ne anlama geliyordu? Bazen annesiyle babasi kavga ederlerdi.
Daha dogrusu, oyle hissediyordu. Yceriden bagirislar gelir, yanlarina gidince susarlardi.
Birsey yokmus gibi davranirlardi. Ama evde birkac gun sessiz bir gerginlik olurdu.
Ycini daglardi bu gergin donemler. Neydi problem, anlayamadi hic. Neden anlatmazlardi ki?
Problem varsa soylesinler, yoksa guzel guzel sohbet etsinlerdi. Boylesi daha mi iyiydi sanki? Suratsiz bir cocuk olmustu artik.
Evlerine bir misafir geldiginde ise, keyfi biraz yerine gelirdi.
Anne baba ne kadar gergin de olsalar misafirin yaninda gulumserlerdi cunku.
Yalanciktan da olsa onlari oyle mutlu, kibar, konuskan gormek hosuna gidiyordu.
Hosuna gidiyordu da, neden biz bize iken boyle davranmiyorlardi ki?
Biz komsulardan daha mi degersizdik?
Saflik derecesindeki patavatsizligi misafirliklerde basina dert oldu.
Anne-babasinin evde -kel tos- dedikleri komsu evlerine misafir oldugu bir gun ona -kel tos- diye seslenince buz gibi bir hava
esmisti. Ablasi cimdikledi.
Yanlis mi soylemisti adini yoksa? Adi bu degil miydi? Niye oyle diyorlardi o zaman?

Gelen giden arttikca, celiskiler de artiyordu. "Yine mi o gicik tipler geliyor? / Aman efendim ne iyi oldu da geldiniz?" "O Ayten
de cok sacmaliyor canim
/ Haklisin Aytencigim, naaparsin?" "Keske evde yok deseydin oglum / Ynanin cok ozlemistik."

Bir kenara cekilmis, sessizce izliyordu cogunlukla. Bu karmasik oyunun kurali acaba neydi?
Ylkokula baslayisini, evdeki sikintilardan kacis olarak, sevincle karsilamisti.
Ama siyah onlukler, anlamsiz kisitlamalar olmasa daha iyi olurdu.
Hele bazen bayat nutuklar atip bazen de ofkeyle bagiran asik suratli ogretmenler olmasa cok da guzel olabilirdi.
Nutuklarda baska konusuyorlardi, koridorlarda baska.

"Gelecek sizin elinizde / Siz haylazsiniz!" "Okuyup buyuk adam olacaksiniz / Adam olmazsiniz siz!" "Bu ulkenin umudu sizlerde /
Sizi her gun dovmek lazim!"
"****** bu ulkeyi sizlere byrakti / Aptallar!"

Anlayamiyordu cogu seyi. ******'ü ogretmislerdi ona once ve sonra ve hep-beden egitimi dersinde bile. "En buyuk o! Bizi kurtardi.
Bir millet yaratti."
Ama Huseyin dedesinden "Allah en buyuktur, tek yaratici Odur" diye ogrenmisti. Bir gun ogretmenine "Allah mi buyuk, ****** mü?"
diye sordu. ogretmen ters
ters bakti ve "Boyle sacma sorulari bir daha sorma; fena olur" dedi. Korktu yine. Korkmaya alismisti zaten. Korkutucuydu dunya.
Nasil korunacakti?

Ylkokul ogretmeni kopyaya cok kizardi. Bir kez sinavda kopya ceken bir arkadasini sinifin ortasinda evire cevire dovmus, hatta
bacagini kanatmisti.
Kopya kotuydu, cekmemeliydi. Hic cekmedi de. Son sinifta ilkokullar arasi bilgi yarismasina katildilar. Final yarismasinda
ogretmeni yanlarina yanasti ve
"soyle bir soru gelecek, cevabi da su" diye fisildadi. Duymazdan geldi. Kopya kotu degil miydi? Ogretmen kendilerini deniyordu
herhalde. Yarisma sonrasinda
ogretmen "Beni niye dinlemediniz? Size cevabi soyledim. Ya yarismayi kaybetseydiniz?" diye bagirinca, kafasi iyice karisti. Bir
gun birisi "Bunlar kamera
sakasiydi" diyecek diye bekliyordu. Ama ya degilse?

Bir de kafasindaki celiskileri tutabilseydi! Anlasilan, onlari kendi kendine ve kendince cozmesi gerekecekti. Yapabilirse...

Susmak cok iyiydi aslinda. Zaten ilkokulda ogretmenleri hep "Susun! cok konusmayin bakayim!" derdi. Ama lisede ogretmenler "Niye
aval aval bakiyorsunuz,
derse katilin biraz, sizin gibi koyunlar yuzunden bu millet geri kaldi!" deyince, sessiz ve uslu olma konusunda da celiskide
kaldi.

Buyumeseydi keske. Hep kucuk bir cocuk olarak kalsa ne iyi olurdu. Zaten genellikle odasinda tek basina oyuncaklariyla oynamasina,
onlarla konusmasina,
annesi "Hâlâ cocuk gibisin" diye tepki gosteriyordu.

Ergenlige girdiginde garip seyler yasamaya basladi. Oteden beri bildigi bedeninde o gune dek bilmedigi seyler oluyordu. Ama
kimseye soramadi. Kimse de,
ne olup bittigini ona dogru duzgun anlatmadi. Ayip deyip sustular. "Kizlaryn seyi var mi?" sorusunun cevabini bile arkadaslariyla
basbasa verip uc ayda
ogrenebildi. Yine o donemde ogrendigini sandigi bir yigin seyi duzeltmesi yillarini alacakti.

Zaten kizlardan yana basi dertteydi hep. ciktigi bir kiz olmadigi icin arkadaslari kendisiyle alay ediyorlardi. uzuluyordu.
Neredeyse sirf bu alaylardan
kurtulmak icin, hoslandigi bir kizi gozune kestirdi. Ders aralarinda onunla konusmaya basladi. Hatta ona âsik oldu bile
denilebilirdi. Ama bu kez de âsik
olmasiyla alay edildi. Ynsanlar neden boyleydi ki?
Bir gun teneffuste hoslandigi kiza "Seni seviyorum" demek geldi icinden. Dedi de. Ama kiz aglamaya basladi. Hatta kendisini
ogretmene sikayet etti. Tabii
ki, dayak yedi ogretmenden. cok uzulmustu. Durumu duzeltmek icin kizin yanina gitti, ozur diledi ve "Tamam, seni sevmiyorum" dedi.
Ama kiz buna da agladi.
Yine sikayet edildi, yine dayak yedi, yine anlayamadi neler olup bittigini. Su kizlar da garipti dogrusu.

Okul disindaki kizlara yoneldi ilgisi. Yasca buyuk, tecrubeli agabeylerle gezmeye basladi. cok sey ogrenebilirdi onlardan. ogrendi
de. Caddelerde gezip,
gelen gecen kizlara laf atmaya basladi. "uf agabey, su kiza bak, cok guzel." "Hakikaten Huseyin, ne kiz bee? Sana bakyyo oglum,
asil suna." "Yok agabey
su gelene asilayim. Baksana o daha hos. Degil mi Ali agabey?" Degildi maalesef. "Daha hos" deyip laf attigi kiz, Ali abisinin
kizkardesiydi. Birkac kufurle
pacayy kurtardi. Sahipsiz kizlara asilmak iyiydi, sahipliler ise bacimiz olurdu. Ama sahipsiz dediklerimiz de bizim gibi
birilerinin ablasi yahut kardesi
degil miydi? Acaba su an ablasina kim nerede laf atiyordu?

IGrendi bu cifte standarttan. cozemedikce cozuluyordu.
cok fazla kizla cikmak makbuldu arkadas cevresinde. Populer bir delikanlinin fazla kiz arkadasi olmaliydi. Ama kizlaryn erkeklerle
fazla cikmalari iyi degildi,
"kasar" damgasi yerlerdi. Peki o zaman erkekler kiminle cikacakti ki? Meselâ kendisinin kiz arkadaslariyla gezmesi anne babasinin
hosuna gitmisti. Ama
ablasinin bir erkekle cikmasi evdekilerin en buyuk korkusu idi. Kendisine bir kiz telefon edince "aslan oglum" diyen bakislar
gezinirdi uzerinde. Ama ablasini
bir erkek ararsa evde kiyamet kopardi.

"Bu tutarsizliklar beni deli edecek" diyordu icinden. Sonunu hissetmisti sanki.
Kur'ân okumanin ve ondaki emirlere uymanin cok guzel oldugunu ogrenmisti lise yillarinda. Anne babasi Kur'ân okumazlardy, ama
"Okumak lazim, iyidir" derlerdi.
"Okumak lazim, iyidir" derler, ama okumazlardi. Normaldi artik bu celiskiler; pek ustunde durmadi. O okudu, etkilendi. Namaza
basladi. Kizlarla mesafeli
olmasi gerektigini de ogrenmisti. Kiz arkadaslariyla samimiyetini azaltti. Bira icmez oldu. TV izlemedi, sohbetlere gitti. Bir gun
anne babasini fisir
fisir konusurken gordu. O aksam babasi onu karsisina alip konusmaya basladi. Bir problem oldugunu anlamisti. Bir problem olmasa
babasi onunla konusmazdi
cunku; ancak bir problem varsa konusurdu. Sonunda babasi dilinin altindaki baklayi cikardi: "Evladim, asiri gitme. Namazini da
kil, gereginde bara, pavyona
da git. Kur'ân da oku, kizlarla gezip icki de ic. Dengeli yasa." "Nerede yaziyor bu denge baba?" diye sordu. Babasi sinirlenip
"Iste burada yaziyor" dedi
ve avucunu gosterip yanagina okkali bir tokat yapistirdi. Aglamiyordu artik. Etkileniyormus gibi yapmaya calisiyordu. Ama direnci
zayiflamisti. Kur'ân'i
da, namazi da birakti.

Evlerinde televizyon hep acik dururdu. Bazen acik-sacik programlar olurdu. Spiker 'Sok, Sok! su rezillige bakin!' diye ekrani
inletirken bir yandan da o
rezillikler en ayrintili bicimde gosterilirdi. Babasi da hem onlari seyreder, hem de "Tovbe, tovbe! Basimiza tas yagacak; sunlaryn
yaptiklarina bakin"
derdi. Huseyin "Baba, baska kanala gecelim" deyince de, "Biraz bakalim canim, meraktan izliyorum zaten, neler olup bitiyor bilmek
lazim" diye cevap verirdi.
Babasinin bakislarinda merak denilemeyecek garip bir pirilti olurdu oysa. Huseyin farkindaydi bunun. Lise son sinifta siyasetle
ilgilenmek ama asiri gitmemek
gerektigini ogrendi; nasil olacaksa? Ve haber programlarini izlemeye, gazetelerdeki kose yazilarini okumaya basladi. Bircok sey
ogrendi; ozellikle dis
politika konusunda. Batili olmak lazimdi. Batililar bizden ustundu. Yok hayir, biz en ustunduk. Sadece, biraz geri kalmistik. Ama
en guclu, en akilli bizdik.
Bu millet adam olmazdi. Biz Batililari seviyorduk, ama onlar bizi sevmiyordu. Onlar bizi sevmedigi icin biz de onlari sevmiyorduk.
Ama onlar gibi olmaliydik
yine de. Sevmeliydiler bizi, biz onlari sevmesek de.

Hele Yunanlilar bize iyice dusmandilar. Biz de onlardan nefret ederdik. Hep savasmis, hep yenmistik onlari. Ama aslinda kardestik.
Bazen bizden korktuklari
soylenirdi. Sinirlendiriyordu bu bizi. Bizden neden korkuyorlardi ki? Fazla sinirlenirsek canlarina okurduk onlarin.
Korkmasinlardi bizden.

Araplar ise zaten oldum olasi bizi sevmezlerdi. Biz de onlari hic sevmezdik. Ama onlar bizi neden sevmiyordu ki? Biz onlari hep
sevmis, hep iyilik yapmis
degil miydik? Oysa onlar bize hep kotuluk yapmak istiyorlardi. Bizi sevmeleri lazimdi. Ama bizim onlari sevmememiz lazimdi.

Zihni iyice dagilmaya baslamisti. Icine kapanmaya basladi. Odasindan cikmamaya basladi.
Hayallerle avundu. Hayallerinde hersey netti, kontrolu altindaydi. En iyisi buydu galiba. Ama annesi neden ona garip garip bakmaya
baslamisti ki?

Askere gitmeden once bir ise girip calismak istedi. Birkac yere basvurdu. Torpilliler yuzunden ilk basvurdugu yere alinmadi.
Babasi ofkelendi. "Bu torpil
yuzunden memleket batacak" dedi. Bir hafta sonra ikinci basvurdugu yer icin torpil bulunca sevindiler. Baskasi lehine olunca
kotuydu torpil. Ama, biz yapinca
iyi oluyordu.

Isyerinde bir kiza âsik oldu. Tutunacak bir dal ariyordu bu calkantilar arasinda. Her sey bozulmustu, o kiz tertemizdi. Onunla
hayati sihirli bir degnek
degmiscesine degisecekti. O da Huseyin'i sevecekti mutlaka, hatta seviyordu galiba. Zaten gecen gun isyerinde sudan bir sebepten
bagirmisti ona; tipki
kucukken annesinin yaptigi gibi. Seviyordu kesin, ama tutucu bir aileden geldigi icin bunu pek belli etmiyordu. ozellikle sessiz,
mazbut bir kiz olusundan
hoslanmisti onun.

Ama yaz gelince son hayal kirikligini yasadi. Sevdigi kiz bazen kisacik etekler giyiyordu. Otururken de, gorunmesin diye etegini
habire cekistiriyordu.
Niye kisa giyiyordu ki o zaman? Uzun giyse rahat ederdi. Dayanamayip bunu soyledi bir gun. Kiz utancla karisik gulumsedi, ama
giyimini degistirmedi. Sonra
bir gun onun yazin plajda bikiniyle dolasip erkek arkadaslariyla denize girdigini ogrendi. "Nasyl yani???"

Karsimda oturmus kendi kendine konusup gulen bu delikanli, aslinda kendince kurtulusu secmisti anlasilan. cocuklugundan beri bu
hayati, bu insanlari cozememis,
dogru bir pusula, tutarli bir rehber bulamamis, cifte standartlarin, yaman celiskilerin cekistirmesine daha fazla dayanamamis ve
huzuru ancak gercegi reddederek
bulmustu iste. Bu kuralsiz trafik, ustune gelenler, arkadan sikistiranlar, yol isteyenler, kufredenler yuzunden, hayat
yolculugunda saga cekmisti. Bekliyordu.

"Ben iyiyim artik, hicbir seyim yok doktor agabey, cok iyiyim ben. Saga cektim, bekliyorum."

alıntı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.kekliktepe.tr.cx
 
SAĞA CEKTİM BEKLİYORUM.
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kekliktepe Köyü Forum :: KÜLTÜR EDEBİYAT :: SİZDEN GELENLER-
Buraya geçin: