Nazlı Tekin Forum Meleği
Mesaj Sayısı : 796 Yaş : 38 Nerden : İstanbul İş/Hobiler : Satış & Pazarlama Lakap : Baş Belası Kayıt tarihi : 03/03/08
| Konu: DİBİ OLMAYAN BİR KOVAYI DOLDURAMAZSIN Perş. Nis. 10 2008, 17:52 | |
| Doğan Cüceloğlu' nun eğitimindeki katılımcılarla bir konuşmasından:
Doğan Cüceloğlu: Arkadaşlar, aranızda ölümcül hastalığı olan var mı?
Bir Katılımcı: Allah'a şükür, hocam, bildiğimiz kadarı ile yok.
Doğan Cüceloğlu: Ne güzel! Peki, bana, istisnasız tüm insanların, yani
altı milyar insanın da başına geleceği garanti bir şey söyler misiniz?
Cevap neredeyse otomatik olarak çıkar: Ölüm.
Doğan Cüceloğlu: Gerçekten de ölüm tüm insanların başına geleceği
kaçınılmaz olan tek şeydir.
Doğum da tüm insanların başına kesinlikle gelmiştir, Ama bundan
sonra başa gelmesi kesin olan tek şey ölümdür. Diğer hiç biri insanların tümünün başına gelmeyecektir.
Peki, madem öleceğimiz garanti, bu benim ölümcül bir hastalığım olduğunu
göstermez mi?
Katılımcılar burada sessizce, başlarıyla onaylamaya başlar. Öleceğim belli ise benim ölümcül bir hastalığım olduğu da açıktır...
Doğan Cüceloğlu: Peki, ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
Katılımcılar: Hayır
Doğan Cüceloğlu: Bu saniye içinde olma olasılığı var mı?
Bir Katılımcı: Var.
Doğan Cüceloğlu: Yarın?
Bir Katılımcı: Evet.
Doğan Cüceloğlu: 30 yıl sonra?
Bir Katılımcı: Olabilir.
Doğan Cüceloğlu:Peki bunlardan hangisinin sizin başınıza geleceğini
biliyor musunuz?
Mesela bu akşam eve sağ salim varacağınızı nereden biliyorsunuz?
Sınıf sessizce dinlemeye devam eder. Çünkü genellikle yaşama böyle
bakmamışlardır.
Doğan Cüceloğlu: Peki bir de tersini düşünelim, bu akşam eve
döndüğünüzde, bu sabah evden çıkarken sağ salim bıraktıklarınızı sağ
bulma garantiniz nedir? Var mıdır böyle bir garanti?
Bir Katılımcı: Yoktur Hocam.
Doğan Cüceloğlu: Peki nereden biliyoruz az sonra telefonumuzun
çalmayacağını ve evdekilerden birinin az önce öldüğünün bize
söylenmeyeceğini?
Katılımcılar burada rahatsız olmaya başlarlar.
Bir Katılımcı: Hocam konuyu değiştirsek?
Doğan Cüceloğlu: Ama en yalın ve açık gerçek üzerine konuşuyoruz, biraz
daha devam edelim bence. Peki, acaba bunu dün gece bilseydiniz, yani evde akşam birlikte olduğunuz kişilerden birinin yarın ölüm günü olduğunu bilseydiniz, o
zamanı
aynı dün gece olduğu biçimde mi geçirirdiniz? Yoksa farkl şeyler mi
yapardınız?
Bir Katılımcı: Kesinlikle çok farklı geçerdi Hocam.
Doğan Cüceloğlu: Şimdi sizden rica ediyorum, lütfen bir an arkanıza
yaslanın, gözlerinizi kapatın ve bu sabah evden çıkarken evde
bıraktıklarınızdan birinin gerçekten öleceğini düşünün, dün akşamınızı
nasıl geçirirdiniz? Aynı iletişim mi olurdu? Onunla aynı konuları mı
konuşurdunuz? Aynı konular, tartışma ya da gerginlik konusu yaratır mıydı ?
Yoksa önemsiz hale mi gelirdi? Bu sabah evden çıkarken, bu son
görüşünüzde ona ne derdiniz? Onun boynuna sarılmakta tereddüt eder
miydiniz?
Çok sıkı sarılmaya mı, aynaya mı vakit ayırırdınız? Ona, yüreğinizin taa derininden gelen bir "seni gerçekten çok seviyorum" demeye ne gerek var diye düşünür müydünüz? Onun ölecek olması sizin ona duyduğunuz sevgiyi yoğunlaştırmaz mıydı?
Burada bazı katılımcılar ağlıyordur. Belli ki dün akşam yaptıklarından
bir kısmının ne kadar anlamsız olduğunu şimdi fark etmişlerdir. Doğan Cüceloğlu: Şimdi gözlerinizi açabilirsiniz, acaba kaç tartışmamızı bu kadar gereksiz biçimlerde yapıyoruz, Kaçı gerçekten yaşamda karşımızdakinin varlığından daha önemli, hangilerinde "şimdi kalbini kırdım, ama zaman içinde ben ondan özür dilemesini bilirim?" diye kendi kabuğumuza çekilip tartışmaları donduruyoruz. Yarattığımız kırgınlıkları tamir etme olanağımız gerçekten var mı? Buna zamanımız gerçekten kaldı mı?
"İster çeşmelerden dökül, İster göklerden yağ, İster nehirler dolusu AK,
Dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. | |
|