Kekliktepe Köyü Forum
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Kekliktepe Köyü Forum


 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 akp savunmasının tam metni(sayfa 63-68)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
emrah yardım
Karakartallar Yüksek Uçar
Karakartallar Yüksek Uçar
emrah yardım


Erkek
Mesaj Sayısı : 837
Yaş : 36
Nerden : istanbul
İş/Hobiler : öğrenci
Lakap : lakabı olmayan insan
Kayıt tarihi : 03/03/08

akp savunmasının tam metni(sayfa 63-68) Empty
MesajKonu: akp savunmasının tam metni(sayfa 63-68)   akp savunmasının tam metni(sayfa 63-68) EmptySalı Mayıs 13 2008, 08:28

“Efendim, din Müslümanlıkta devletin işine karışmasın. Devletin nesine karışıyor din? Nasıl karışacak? Örgütü yok ki. Aksine, devlet dinin işine karışıyor… Diyanet İşlerinin yerini tayin edememiş bir Türkiye’de devletin elinde Diyanet Teşkilatı bulunan bir Türkiye’de din mi devletin işine karışıyor, devlet mi dinin işine karışıyor? Laiklik zedeleniyor, evet, ama devlet dinin işlerine karışarak laikliği zedeliyor.” (s.89).
“Bir demokrasi ülkesinde din ve vicdan hürriyeti, ibadet hürriyeti, eğitim hürriyeti, ayin hürriyeti kişinin temel hak ve hürriyetlerindendir. Bana göre laiklik bu hürriyete müdahale etmek için değil, bu hürriyeti korumak için konulmuştur. İbadet hürriyetine, vicdan hürriyetine, ayin hürriyetine, eğitim hürriyetine karışılmasın diye konuşulmuştur.” (s.36).
“İslamın getirdiği ana kaidelerle, hukukun üstünlüğüne dayanan anayasa devletinin kaideleri arasında çelişki yoktur.” (s.36).
“Eğer Türkiye iki şeyi halledemezse, Türkiye’de huzur olmaz. Bunlardan biri; bu memleketin her vatandaşı göğsünü gere gere ‘Ben Müslümanım’ diyemezse, Türkiye’de huzur olmaz. Siz Müslümanları terakkiyatın, ilerlemenin ve yücelmenin bir manisi sayıyorsanız, gaflet ve dalalet içindesiniz, en büyük hatayı işliyorsunuz. Benim bu söylediklerimizden sonra ‘Bu adam dini istismar ediyor’ diye bir demagoji koparacağınızı da biliyorum. Yalnız ben, bu damagojiyi, bu yaygarayı koparacaksınız diye bunu söylemekten de vazgeçmeyeceğim ” (s.65).
“1950-60 döneminde dört iddia vardı: Biri, dini istismar ve irtica iddiası. Mesela Mecliste ‘Müslümanlık’tan bahsettiğiniz zaman ‘irtica’ ile itham edilirdiniz. Halbuki Müslümanlık Cumhuriyetin temelinde var… Ve Türkiye Cumhuriyetinde başbakanlık arabasıyla Cuma namazına giden ilk adam benim.” (s.67).
“İslamiyet hem dünyayı tanzim etmiştir, hem ahireti.” (s.79).
“Nüfusunun yüzde 90’ı Müslüman olan bir memlekette dini tedrisat kadar tabii bir şey olamaz. Ancak, birçok çevreler, Türkiye’de Allah’ın adı ağızlara alınırsa, irticaya mı kayıverir diye endişe ile düşünmüşlerdir.” (s.107).
“Temelinde ahlak, temelinde manevi değerler manzumesi mevcut olmayan memleketlerin, temelinde inanç mevcut olmayan memleketlerin büyük sıkıntılara düştüğünü tarih göstermiştir.” (s.107).
“Türkiye’de Müslümanlık devlet için bir tehlike değil, Türkiye birliğinin fevkalade kuvvetli bir harcı ve Türk devletinin ebediyete kadar yaşamasının vasıtasıdır.” (s.108).
“İnanç hürriyeti bu memleketin insanlarının hakkıdır. Devletin bir lütfu da değildir, haklarıdır. TC yokken Müslümanlık vardı. Aslına bakarsanız TC’ni var eden, ayakta tutan da Müslümanlıktır. 21 Nisan 1920’de ******’ün gönderdiği tamim var. TBMM’nin açılmasından iki gün önce. ‘Buhari-i Şerif’ler okunsun, salavat-ı şerife getirilsin, mevlit okunsun, Kur’an kıraat edilsin’ diye.” (s.112).
“Başörtüsü meselesinde, sanıyorum ki, çok yanlış bir tavır var. Kişi başını örtmek istiyorsa örtsün. Ona niye karışılıyor? Başörtüsünün laiklikle bir alakası yoktur. Kanunların yasaklamadığı bir kıyafettir. Yalnız, bugün başlamıyor bunların hepsi. Çok gerilerde. Anadolu kadınının yüzde sekseninin başı örtülüdür, yazmalıdır, yaşmaklıdır. İşte benim anam. Yazmayı yaşmağı çıkarabilir miyiz ondan? Lüzum var mı, hacet var mı? Dini açıdan mütalaa etmiyorum meseleyi. Pekala güzel kıyafettir o. Zaten bunlar denenmiş. Örtülerin ve diğer kıyafetlerin ortadan kaldırılması denenmiş. Kaldırılabilmiş mi?” (s.94-95).
“Çeşitli gruplar var. Bunlar, ‘Bizim başımızı bağlatacak mısınız?’ diye ayağa kalkıyorlar. ‘Biz başımızı bağlamak istemiyoruz’ diyorlar. Size zorla ‘Başınızı bağlayın’ diyen yok. Bağlamayana karışılmadığı gibi, bağlayana da karışılmasın.” (s.116-117).
“İmam-hatip okullarının gayesi sadece din adamı yetiştirmek değildir. Dini bilen Türk vatandaşları doktor, mühendis, hakim olsa daha iyi değil mi?” (s.189-190).
Adalet Partisi ve Doğruyol Partisi Genel Başkanlığını da yapmış olan Süleyman Demirel’in dini konulardaki açıklamaları bu konuşmalarla da sınırlı değildir. Daha yakın tarihli bir konuşmasında Demirel şunları söylemiştir:
“Türkiye’nin yüzde 99.9’u Müslüman. 1924’te çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanununda din eğitimi için ayrı bir tedbir alınacağı taahhüt edildi. O dönemde din eğitimi ailelere bırakılmıştı. Gençler çok kere babasının cenazesinde Fatiha okumayı bilmeyecek kadar dini bilgiden yoksun hale geldi. 1949’da din eğitimi meselesi devletin önüne geldi. İmam hatip okullarının açılması odur. İmam-Hatip’ler imam yetiştirsin diye açılmadı. İmam hatipler dinini bilen doktorlar, avukatlar, mühendisler olsun diye açıldı.” (28 Aralık 2005 tarihinde Kanal D’de “Abbas Güçlü ile Genç Bakış” programında yaptığı konuşmadan).
Bu tür açıklamalar, sadece yukarıda yer verdiğimiz siyasi liderler tarafından değil, diğer bir çok politikacı tarafından da sıklıkla yapılmıştır. İddianameye egemen olan mantığa göre, bu ve benzeri açıklamaları alt alta getirmek suretiyle sözkonusu politikacıların lideri veya üyesi bulundukları partiler hakkında da “laikliğe aykırı eylemlerin odağı” olmaktan dolayı kapatma davası açmak pekala mümkündür. Bu durum bile, bu davada “delil” olarak sunulan sözlerin her siyasi görüşten kişilerce ifade edilebilecek nitelikte olduğunu ortaya koymaktadır. Esasen, bu sözlerin tamamı da demokratik bir ülkede toplumsal sorunlara çözüm bulma bağlamında dile getirilen ve ifade özgürlüğü kapsamında olan açıklamalardan ibarettir.
5. Çocukların din eğitimi özgürlüğünü savunmak laikliğe aykırı değildir
İddianamede partimiz yetkililerinin 15 yaş altındaki çocukların Kur’an eğitimi alması gerektiğine dair sözleri laikliğe aykırı olarak nitelendirilmektedir. Öncelikle, bu yöndeki sözler de başörtüsü konusunda olduğu gibi ifade özgürlüğü kapsamındadır. İkinci olarak, çocukların din eğitimi özgürlüğü, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi tarafından güvence altına alınmıştır.
AİHS’e göre “Devlet, eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimin kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir” (Ek Protokol 1, m.2/2). Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre de taraf devletler, “çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkı”na ve “ana-babanın ve gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle bağdaşır biçimde haklarının kullanılmasında çocuğa yol gösterme konusundaki hak ve ödevleri”ne saygı göstermekle yükümlüdürler (m.14). Ayrıca, Türkiye’de çocukların Kuran eğitimi konusundaki yaş sınırlaması, “28 Şubat süreci” olarak adlandırılan dönemde getirilmiştir. Bunu kaldırmaya yönelik girişimler eğer laikliğe aykırı ise, yaş sınırlaması getirilmeden önceki tüm uygulamaların da laikliğe aykırı olduğunu kabul etmek gerekecektir.
6. Meslek liselerine yönelik katsayı farklılığının kaldırılmasını savunmak laikliğe aykırı değildir
İddianamede bazı AK Parti mensuplarının İmam-Hatip liselerini gündeme getirmeleri ve katsayı konusunu ele almaları, kapatma gerekçesi olarak gösterilmektedir. Burada kastedilen katsayı meselesi, sadece İmam-Hatip liselerini değil, tüm meslek liselerini ilgilendiren bir konudur. Nitekim iddianamede yer verilen konuşmaların çok büyük bir kısmında bu durum açıkça ifade edilmektedir. Üniversiteye girişte uygulanan katsayı kuralları, Anayasa veya kanunlardan kaynaklanmamaktadır. 1998 yılına kadar mevcut olmayan bu uygulama YÖK’ün bir kararına dayanmaktadır. Katsayı eşitsizliğini ortadan kaldırmaya teşebbüs, şayet Anayasaya aykırı bir eylem ise bu, 1998’den önceki tüm yönetimlerin aynı suçlamaya muhatap olmaları anlamına gelecektir.
Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim sistemini çökerten katsayı uygulamasını değiştirmeye çalışmanın laiklikle ilişkilendirilerek bir siyasi partinin kapatılmasına gerekçe gösterilmesi, hukukla ve eğitimde fırsat eşitliğiyle bağdaşır bir yaklaşım değildir.
Ayrıca, İmam-Hatip liseleri meselesi de eğitim politikaları çerçevesinde siyasi iktidarların görev alanına girmektedir. İddianamede de belirtildiği gibi, "laiklik dinsizlik değildir". ******'ün Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren ulusumuzun din hakkında hurafelerden arındırılmış bilgilere sahip olması yönünde hassasiyeti ve çalışmaları olduğu bilinmektedir. Modern din öğretimi, bulunduğumuz coğrafyanın hassasiyeti sebebiyle, hem toplum yaşamını zarara uğratabilecek birtakım din istismarcısı fikirlerin yaygınlaşmasını önlemek, hem de ulusal bütünlüğümüzü korumamız açısından gereklidir. Din hakkında sağlıklı bilgilerle donanmak isteyenlere bu yolun açık olması, dini istismar ederek modern toplum hayatına ve kamu düzenine karşı fikirler ve tutumlar üretenlerin ellerindeki araçların alınması anlamına gelmektedir. Farklı siyasi görüşlere mensup çok sayıda eğitimci, akademisyen ve politikacı katsayı uygulamasının yanlış olduğunu baştan beri dile getirmektedir. Nitekim, sadece TBMM tutanakları incelendiğinde bile, farklı partilerden milletvekillerinin bu meseleye temas ettikleri görülebilir.
Günümüz dünyasında din öğretimi ile "fırsat eşitliği" temelinde meslek edinme arzusu arasında bir çelişki olmaması gerekir. Devletin dini bilgileri öğrenmek isteyenlere bu yolu kapatması, vatandaşlarını radikal ve marjinal fikirlere terketmesi anlamına gelir. Nitekim çağdaş dünyanın en önemli örgütlenmesi durumundaki Avrupa Birliği'nde de din öğretimi hakkında kapsamlı bir mevzuat bulunmaktadır. Öte yandan dini bilgileri daha detaylı öğrenmek isteyen vatandaşlarımızın herkes gibi meslek edinirken ve üniversite eğitimi alırken, fırsat eşitliğinden yoksun bırakılmamaları gerekir. Bazı AK Parti mensupları tarafından dile getirilen "katsayı eleştirisi" tamamen bu çerçeveyle ilgilidir. Bu eleştirilerden "laiklik karşıtı odak" olmakla ilgili sonuca varmak, son derece yanlıştır. Nitekim İmam-Hatip liselerinin müfredatı da devlet tarafından ve laiklik ilkesine tam uyum içinde belirlenmektedir. İmam-Hatip liselerine Anayasamızın öngördüğü "fırsat eşitliği" temelinde üniversite kapısının diğerleriyle eşit koşullarda açılmasını istemenin "laiklik karşıtı odak" başlığı altına yerleştirilmesi, anlaşılması güç bir tutumdur.
7. Fakir öğrencilerin Devletçe özel okullarda okutulması girişimi laikliğe aykırı değildir
İddianamede, “Fakir ve başarılı öğrencilerin Devletçe özel okullarda okutulmasıyla ilgili yönetmelik hakkında Danıştay’ca yürütmenin durdurulması kararı verildiği, bunun akabinde aynı konuda çıkartılan 31.7.2003 tarih ve 4967 sayılı Yasanın da Cumhurbaşkanı tarafından bu okullara alınacak öğrenci yapısı ve öğretmenler gözetilerek, devlet niteliklerine aykırılık söz konusu olacağı gerekçesiyle veto edildiği” belirtilerek, Hükümetin bu girişiminin laikliğe aykırı olduğu ileri sürülmüştür. (s.107)
Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, bizim anayasal sistemimizde “veto” kavramı yoktur. Cumhurbaşkanının kanunları Meclise iade etmesine “veto” değil, “geri gönderme” adı verilir. Gazete haberlerinde bu yanlışlığın yapılması anlaşılabilir: Ancak iktidar partisinin kapatılması talebiyle hazırlanan bir iddianamede hukuki kavramların daha özenli kullanılması beklenir.
Diğer yandan, Hükümetin fakir öğrencilerin devletçe özel okullarda okutulması girişiminin laiklikle hiçbir ilgisi bulunmayıp, sosyal devlet ilkesinin bir gereği olduğu belirtilmelidir. Benzer bir düzenleme TBMM tarafından daha önceki hükümetler döneminde yapılmış ve kanun Anayasa Mahkemesine götürülmüştür. Anayasa Mahkemesi bu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.kekliktepe.tr.cx
 
akp savunmasının tam metni(sayfa 63-68)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Kekliktepe Köyü Forum :: SİYASİ KÜRSÜ :: SİYASET-
Buraya geçin: