Kekliktepe Köyü Forum
|
| | MAHZUNİ ŞERİF | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
MuHaRReM GüLeR Üye
Mesaj Sayısı : 23 Yaş : 35 Nerden : Davutpaşa/istanbul İş/Hobiler : Öğrenci Lakap : MuRo Kayıt tarihi : 11/05/08
| Konu: MAHZUNİ ŞERİF C.tesi Haz. 21 2008, 12:06 | |
| Mahzunin hayatını sayfalarca anlatmak yerine kendi ağzından kısaca dinleyelim. Babamın dediği doğruysa ,anamın da dediği doğruysa 1943 yılının ocak 3'ünde Afşin'e bağlı Berçenek köyünde doğmuşum.
Köyde ilkokul yokmuş o zamanlar.Belli bir yaşa gelen çocuklar Elbistanın Alembey Köyü'nde Hacı Lütfi Efemdinin açtığı Hafız Kuran kursuna gidermiş.Yaşım,öğrenim çağına geldiğinde babamın isteği üzerine ben de Lütfi Efendinin medresesinde hafız kursuna devam etmek üzere Alembey köyüne gittim,geldim...Bizim çevremizde kocaman bir yobaz bulutu döner.Hacı Lütfi Efendi hiç çekinmeden,canının istediği şekilde,bilmediğimiz dillerle,bilmediğimiz isimlerle fetvalar verirdi durmadan.Arapçayı o zaman öğrendim.Şimdi Arapça yazıp okuyabiliyorum. Lütfi Efendinin medresesinde üç buçuk sayfada kaldım...
Derken köye eğitmen,ardından öğretmen verildi.Devam ettiğim ilkokulu süresinde bitirdim.
Gün oldu gönül bir şeye takıldı.O da şu:Arada sırada Afşine,Elbistana subay kıyafetiyle dolaşan genç çocuklar görürdüm.Bunlar assubay okulu öğrencileri idi.Çevrenin etkisiyle olacak,askerliğe karşı büyük ilgim vardı.Tutturdum,ille ben de assubay olacağım,diye.Bu isteğim yerine geldi.Öğrenim görmek,"subay olmak"için Mersin 3.Assubay Hazırlama Okuluna başladım.
Bu arada şunu da belirteyim:Ben daha 10-12 yaşında önlüklü bir ilkokul öğrencisi iken dayımın kızı Emine ile nişanlanmıştım,yine babamın ve akrabaların isteğiyle.
1956 yılında girdiğim Mersin Assubay Hazırlama Okulunu 1959da iftiharla bitirdim.Ordonat Tekniker sınıfına ayrılarak sınıfına ayrılarak Ankaraya Ordonat Tekniker Okuluna geldim.Bu okul şimdi benim yargılandığım okuldur;işin daha ilginç yanı,bugün yargılandığım salon benim sınıfımdı.Burada çok kısa süren bir eğitim-öğretimden sonra Sivasa gönderildim.Ekreol Tepede beş ay stajerlik yaptım.
1960'ta ihtilalde payımız oldu.Cemal Babanın emrinde biz bir grup genç silahlandırıldık.Dışkapı bölgesi bize verildi.Yıl 1960ın kasımı oldu.Bugün yargılandığım eski okulumun meydanında bana ilk ****** ödülü verildi.O günün hatırası olarak.Günün Ordonat Daire Başkanı Reşat Ülgenalp in imzaladığı ve gözlerimi öperek verdiği kitabı hala saklarım.
27 Mayısın verdiği ruhla olacak askerliği daha da sevmeye başladım.Başarılarım beni bir yere doğru hızla sürüklüyordu.
Gün geçti ben de "HALKÇILIK" ruhu daha ağır basmaya başladı.Bu arada dayımın kızı Emine ile evlenmiştim.Bir kızımız olmuştu.Mutlu değildim ,anamın babamın kararı ile zorla evlenmiştim.Çok sürmedi bu.İmam nikahı ile evlendiğim karımı bir mektupla boşadım.
Şimdi bağımsızdım bir ölçüde.Halçılık ruhu beni başka yerlere sürüklemeye başlamıştı.Sazı 1955-56 yıllarında okuldayken öğrenmeye başlamıştım.Şiirler yazmağa,türküler söylemeye başladım.Buda pek uzun sürmedi.Okulu terk etmek zorunda kaldım.Ve bugün hala terk ettiğim okulun tazminatını ödüyorum.
Yıllar yılları kovaladı.Sazımla baş başa kaldım.Ankarada oturuyordum.Saz çalarak,şiir yazarak kendimi yetiştirmeye çalışıyordum.
Serüven serüven üzerine geldi,geçti..Yıl 1963 oldu."Doğuda Kıtlık Var"ın yazarı Halil Aytekineltanıştık.Onun aracılığı ile Fikret Otyamı bulduk...Benim ilk gazeteci dostum Fikret Otyam oldu.Yardım etti bize.Hürriyet Gazetesinden Cüneyt Arcayüreke gönderdi.Basından benim hakkımda ilk yazı Cüneyt Arcayürekin imzası ile Hürriyette çıktı.
Bu dönem TİP'in kuruluş yıllarına rastlıyordu.TİP yöneticileriyle ilişki kurduk.Bize yalnız onlar sahip çıkıyordu.Başka kimseyi tanımıyorduk,bizimle ilgilenen yoktu.
Bir Aşıklar Derneği kurmamız gerekti.Nedeni de şu idi.Türkiye de halk ozanalrı sürekli ezilmişlik,yoksulluk içinde yaşamışlardı.Bu durumdan tamamen olmasa da kurtulmaları gerekti.Örgütlenmeleri gerekiyordu.Biz bu gerekeni yaptık.Aşıklar Derneğini kurduk.Sesimizi duyurmaya,çeşitli yerlerde konserler vermeye çalıştık.Bu çabalarımızda da başarılı olduk.Dost Fikret Otyamın ve Gazeteciler Sendikasının desteği ile konserler verdik.Zamanın turizm bakanı Nurettin Ardıçoğluna çıktık,yardım istedik.O zaman TRT doğrudan turizm bakanlığına bağlı idi.Radyodan N.Ardıçoğlunun direktifi üzerine Aşık İhsani'ye Kul Ahmede ve bana söyleme izni verildi.Sendikanın desteği ve yardımıyla konserler verdik.Bunların en önemlisi Büyük Sinemada verdiğimiz konserdi.Büyük ilgi toplamıştı.Çabamıza destek oldu.Ondan sonra sesimizi yavaş yavaş duyurmaya başladık.Ve bu da uzun sürmedi sonunda...Önceleri ozanların seçildiği Türk Halk Ozanları Derneğinin başına avukatlar getirimeye başladı.İlk kadersizliğimiz bu oldu.Dağıldık ondan sonra da...
Bana bir mücadele gerekiyordu.Kime ve neye karşı?Gün geçtikçe görerek,duyarak,sezinleyerek,okuyarak bunu daha iyi anlamaya başladım.Bütün benliğimle kendimi saza verdim.Çalıyordum,söylüyordum ama çalışmalarıma bir yöntem vermem gerekiyordu.
Geçmişteki ozanları,yaşayan ozanları bir bir inceledim.Kendime yol gösterici,eylem kılavuzu olarak seçtiğim Pir Sultan oldu.Ses olarak da etkilendiğim Davut Sulari'dir.Toprak çocuğuyuz,toprağa karşı büyük bir özlemimiz vardır.Bunu da en iyi dile getiren Veysel Baba idi.Belirli bir derecede onun da etkisinde kaldım.Sulari'den etkilendiğim sese,Aşık Veysel mülayimliğini kattım.Düşün felsefemi de yukarda belirttiğim gibi Pir Sultandan aldım...Ve şunu anladım:O güne kadar halk ozanlığı sürekli olarak istismar edilmişti.Halk şiiri geleneği gül,bülbül,çiçek,edebiyatı ile uyutma perhizi olarak kullanılmıştı.İlk amacım bugüne kadar gelen bu kalıpları kırıp,yıkmak oldu.Olaylardan ve halk yaşamından aldığım gerçekleri konu olarak işledim..Ve bugüne kadar böyle geldik....
(12 Ekim 1973 Yeni Ortam -Ali Haydarın Mahzuniyle
DÜNYA GÖRÜŞÜ
Mahzuni Şerif'i daha yakından tanımak için aşağıdaki yazıyı ve Mahzuni'yi Anlamak adlı yazıyı okumak iktiza eder.
Yüzyillarca Alevi-Bektasi Halk Ozanlari; yasadiklari toplumun; deger yargilarini, yasamdaki sinifsal çeliskileri, yasadiklari bölgenin cografi kosullarini, halkin sevinçlerini, üzüntülerini, acilarini, kederlerini, yoksulluklarini, varsilliklarini, korkularini, savaslarini en ince duygularla, estetik degerler katarak anlatan halk bilimi insanlaridir. Bunlara birçok örnek verilebilir. Pir Sultan Abdal, Sah Hatayi, Kul Hikmet, Kaygusuz Abdal, Nesimi, Karacaoglan, Yunus Emre, Seryani, Ruhsati, Asik Veysel, Sah Turna, Muhlis Akarsu,...bg. daha yüzlercesi sayilabilir.
...Mahzuni; son siir kitabi olan "Dolunaya Tül Düstü" isimli eserindeki giris bölümünde; kimligi ve dünya görüsü hakkinda söyle demektedir:
"Ben Alevi bir aileden gelme oldugum için kök kültürümde Alevi ve Bektasilik yatar". Siyasi rengime gelince; "ben demokrat solcu bir ozanim". Ancak "insan sevgisi din anlayisimda en büyük isimdir". açiklamasinda bulunuyor.
...Mahzuni Serif'te toplum ve insani etkileyen her seyi bulmak olasidir. Öyleki onda bilim vardir, soru vardir, sorgu vardir, felsefe vardir, köy vardir, sehir vardir, devlet vardir, millet vardir, dogruluk vardir, baris vardir, yigitlik vardir, güzellik vardir, erdem vardir, zam vardir, zulüm vardir, zevzeklik vardir, nakkaslik vardir, yuh vardir, övgü vardir, memleket vardir, direnç vardir, yol vardir, baskaldiri vardir, ögüt vardir, dünya insanligina seslenis vardir, okul vardir, su vardir, dogum vardir, ölüm vardir, soyanlar vardir, seref vardir, ceylan vardir, haci-hoca-dede vardir...vs. kisacasi ne ararsan vardir. Görüldügü gibi Mahzuni Serif çok yönlü bir ozanimizdir.
...Gazeteci yazar Süleyman Yagiz Mahzuni'nin hakkinda söyle diyor:
"Mahzuni'nin hemen her dizesinde çok ince duyarliliklar, hassas ölçüler, zorlu begeniler ve hem olagan hem de olaganüstü öyküler vardir
------------------ Mahzuni Serif'in Inançsal Kimligi -------------------
Aleviler; Osmanli tarihinden (Kanuni'den) bu yana özellikle ortadoks sünni kesimi tarafindan horlanmisv, ezilmis, baski görmüs, dislanmis... bg. zorla asimile edilmeye çalisilmistir. Bu tarih aleviler açisindan Osmanliya karsi bir baskaldiri tarihidir. Yapilan baski ve zulüm karsisinda kuskusuz kimligini koruyamayan aleviler olmustur, ser verip görüsünden dönmeyen binlerce alevinin oldugu da bir gerçektir. Bunlar tarihte yerlerini almistir. Iste Mahzuni de bunlardan birisidir. Tüm baskilara karsi alevi-bektasi kimligini koruyan, bu kimlikten onur duyan, bu kimlikten ödün vermeyen, bu kimlikle evrensellige ulasan bir ozandir. Gerek tutucu aleviler, gerekse bagnaz sünniler tarafindan inançsal kimligine iliskin yöneltilen elestirilere Mahzuni gerekli yanitlari vererek gerçek kimligini ortaya koyuyordu. Iste kendisinin dilinden, kendi kimligini ve kendi inançsal yönünü anlatan...
Siirlerinden biri: Beni merak edip süphe duyanlar Kendin bilmezlerin telasiyim ben Aslim Horasan'dan topragim Afsin Elbistan düzünün bir tasiyim ben Bir gün asik'larin kara gününde Ah çekip dolastim sevda çölünde Kuran'da okudum mursid önünde Saz çalip söyleyen Bektas'iyim ben
...Mahzuni gerçek aleviligin; insanin içinde oldugunu; aleviligin insansever, barissever, esitlikçi ve toplumcu bir düsünceyi savundugu ve yalani, dolani, sömürüyü, üçkagitçiligi, namussuzlugu, adeletsizligi, erdemsizligi, hosgörüsüzlügü, bagnazligi, seriatçiligi,sekilciligi...vb. ret ettigini;... ...ben aleviyim demekle alevi olunamayacagini.
Siirlerinden birinde Söyle dile getiriyor:
Bana bir sünni demisler Ben alevi olamam ki Isim gücüm yalan dolan Ben alevi olamam ki Eger böyle isen dostum Sen alevi olamassin
On iki imami haktir Bende layik imam yoktur Aleviyim diyen çoktur Ben alevi olamam ki Olsam da bilemem ki Bilsem bile süremem ki
Cahil cahil muska yazdim Yapip yapip ikrar bozdum Muhammed'e kuyu kazdim Ben alevi olamam ki Olsam da bilemem ki Inan ki bulamam ki
Ali yalan söyledi mi? Yetim hakkini yedi mi? Iyiye kötü dedi mi? Ben alevi olamam ki Olamam ki olamam ki Olsam da bilemem ki
Mahzuni Serif...Her seyin tanri; tanrinin ise her sey oldugu düsüncesini; evrenin aslinda Tanrinin kendisi oldugunu belirtmekte ve tümtanrici bir yaklasimda bulunmaktadir. Bugün ne bilim Tanrinin yoklugunu tam olarak kanitlayabilir nede din Tanrinin varligini tam olarak kanitlayabilir. Insan ancak soyut kavramsal çikarsamlarla birtakim yorumlar yapabilir. Bu da ancak o kisinin kendi dünya görüsüyle ilgili bir yaklasimi sergiler... Ozanimiz evrenin bir yaraticisinin oldugunu ( deist bir yaklasim ) söylemektedir ve buna inanmaktadir. Bakiniz su siirinde bunu açiklikla dile getiriyor.
Dostlar ben Allah'i inkar etmedim Bu sekilde hayvan kalana çattim Seriati savdim, yere yatmadim Gösterise namaz kilana çattim.
Ne sakal ne biyik dosta yetirir Ne dua ne telkin canlar bitirir Ne muska ne divit Hak'ka götürür Ben canli içinde yalana çattim.
Mahzuni Serif...olay ve olgulari siirlerinde sorgulayan, arastiran, kafa yoran bir ozanimizdir. Olanla yetinmeyen, daha çok seyi ögrenmeye, ögrendiklerini ögretmeye çalisanbir kisiliktir. Bakin bir baska Siirinde Tanri'nin varligini da sorgulayan misralarini görüyoruz.:
Cennet çevresinde sur çevrilmedi Ne kapisi ne de tokasi yoktur. Kullar senedini dünyada alir O sirat'in iki yakasi yoktur.
Dünya yokken bosluk ise kainat Bosluklar kimlere ederdi biat Gerçi beni sevmez ama seriat Gel görki bilimin sakasi yoktur.
Gene tanri varsa tanridan önce Bu hesabi nasil tuttun gönlünce Bir varlik kendini yapar mi sence Zamanin bos yere akasi yoktur.
Mahzuni nedense sükür biter mi Cenabi mevlaya zikir biter mi Sen baslar kesersin fikir biter mi Gönlümün gerçekten çikasi yoktur.
Bu eserinde ozanimizin cennet ve cehennemin bu dünyada adlandirildigini, ...Sirat diye bir köprünün olmadigini, köprülerin yasadigimiz dünyada bulundugunu ve bunlarin insanlar tarafindan yapildigini vurgulamaktadir...
Görüldügü gibi Mahzuni'ye daha önce deist bir ozandir dememize râgmen bu siirinde Tanriyi sorguladigini görmekteyiz. Bu bir çeliskidir. Ama her insanda bu tür çeliskilerin olmasi çok dogaldir. Tam tersine bu tavir arastiran, sorgulayan, aldigi ile, ögrendigi ile yetinmeyen daha çok örenmeye çalisan bir bilimsel kafanin belirteci olarak degerlendiriyorum.
------------- Mahzuni Serifin Insancil ( Hümanist ) Kisiligi -----------
Mahzuni Serif'in eserleri titiz bir sekilde incelendiginde en önemli yönünün o'nun büyük bir insansever oldugugörülecektir. Bu dogru bir saptamadir. Benim dinim "Insana sevgidir" diyen bir ozanimizdir. Mahzuni Serif büyük bir hümanist ozanimizdir. Öyleki hemen her siirinde insanseverligin, hosgörünün satirlarini buluruz. O'nun için önemli olan insanin yasam hakkidir. Hiçbir neden insan'i öldürmenin bahanesi olamaz. Toplumdaki sinif kavgasi bile insan öldürmeyi hakli kilamaz. Bir hümanist için bundan daha özgün bir görüs olabilir mi? Bakin bir siirinde söyle demektedir;
Bosa dögüsmeyin bizim yigitler Sizi vurduranlar vurulmuyor ki Kim bilir nerde hangi koltukta Kömürde tarlada yorulmuyor ki
Ayni baba dölü ölen öldüren ölenle öldüren iti güldüren Yokmuidi bunu size bildiren Vur diyenler burda görülmüyor ki
Isçiyi isçiye düsüren zalim Boynumuzda boza pisiren zalim Bu kadar bardagi tasiran zalim Gözümüz önünde serilmiyor ki
Yeni adi çikmis sag ile sol'un Tarihte borcu yok kullara kul'un Iki yani birdir yaptigin çul'un Bilirsin ölenler dirilmiyor ki
Mahzuni der nedir hak'kin davasi Insana benzer mi köpek mayasi Tükensin de bitsin su sinif kavgasi Sinifsiz bir okul kurulmuyor ki
...Ozanimizin içten söyledigine inandigim; tüm benligi ile savunduguna inandigim, baris, hosgörü ve ayrimsiz bir dünya özlemini yansitan su iki kitayi okuyalim;
Tabuttaki insan gibi ölemem Derdim vardir onun için gülemem Ben insanin degerini bölemem Dogu-bati-gavur-müslüm bir bana
Tahammül dünyanin basidir basi Dost için akittim gözümden yasi Halka ögrettigini yapmayan kisi Dört kitap okudum dese de kör bana
burada verilen ileti'de özgün ve katiksiz bir hümanizm vardir. Insanlari birbirine düsman eden, senlik, benlik duygusunu arttiran, düsmanligin nedeni olan; dogu-bati-gavur-müslüman ayrimi degil mi?...
...Yine bir baska siirinin ilk iki dörtlügünde belirttigi gibi;
Iki gönül bir olunca Bayram olur seyran olur Bir dost bir dosta gelince (Insanlar gerçek dost olunca) Bayran olur seyran olur
Aktı kanım ılık ılık Biz yalancı kör değilik Aradan kalksa ikilik Bayram olur seyran olur Barış olur dostluk olur
...Bütün inancini ve yasamini insani yüceltmeye yönetmis bir insan olarak Mahzuni çagimizin bu yöndeki en büyük halk ozanidir desem abartma olmaz
Bakin eserlerine; ...yobaza karsi koymus, insani sömürenleri lanetlemis, insanlar arasinda ayrim yapanlara yuh çekmis, olumsuzluklari elestirmis, insanlari öldürenleri kinamis, savaslara karsi koymus, dünya halklarinin barisini savunmus, halkiyla beraber gülmüs, beraber aglamis... bir ozanimizdir... ...Ozanimizin bu yönüyle ilgili bir siirini daha yazdiktan sonra bir baska yönüne, toplumcu yönüne, deginecegiz...
Insan deryasinda hak'kin yolunda Edep ile hür olmasi ne güzel Bunca bilmezlerin bunca cahilin Baslarinda pir olmasi ne güzel
Gelecegi günes olmali gencin Ey ihtiyar basim bitmedi sancin Tadina doyulmaz helal kazancin Her ekmekte ter olmasi ne güzel
Adem baba varken dinler yok idi Fitneye fesada karni tok idi Su ikilik canimiza okudu Tüm insanin bir olmasi ne güzel
Der Mahzuni yanlis yola yürürsem Nefsim için toprak olup çürürsem Insanlari ayri ayri görürsem Gözlerimin kör olmasi ne güzel
Bu siirde söylenecek; yazilacak baska bir gerçek var mi? Bilmiyorum. Her misrasi, her sözcügü toplumsal bir gerçegi anlatmaktadir. Savaslarin üretimsizligin, inanç ayrimlarinin, toplumsal ayrimlarin, düsmanliklarin, fitnenin, fesatin, nefsin...bg. seylerin nedenlerini, niçinlerini sorgulayan bir eser var karsimizda.Yeterki o eseri özümseyerek okuyalim ve verilmek istenen iletiyi iyi algiyalim. | |
| | | MuHaRReM GüLeR Üye
Mesaj Sayısı : 23 Yaş : 35 Nerden : Davutpaşa/istanbul İş/Hobiler : Öğrenci Lakap : MuRo Kayıt tarihi : 11/05/08
| Konu: MAHZUNİ ŞERİF 2 C.tesi Haz. 21 2008, 12:07 | |
| ------ Mahzuni Serif'in Toplumsal Kimligi ve Toplum Anlayisi -----
...Bizim ülkemizde geçmisten bugüne bu anlamda çok zengin bir Halk ozan'lari gelenegi vardir. Yunus EMRE, Pir Sultan ABDAL, SERYANI, Kul HIKMET, KÖROGLU, KARACAOGLAN, DADALOGLU, EMEKÇI, IHSANI, SAH TURNA, MAHZUNI... bunlar yasadiklari dönemin, toplumsal yapisini, toplumsal biçimini ve toplumsal iliskilerini eserleriyle yansitmislardir... Bazen toplumsal haksizliklara baskaldirmislar ve bazen de halkin önderleri olarak halkin bilinçlenmesini, örgütlenmesini saglamislar. Öyleki bazen yaptiklari eserlerle varolan düzeni sarsacak konumda bile olmuslardir. Pir Sultan Abdal bu söylediklerime en büyük örnektir. Pir Sultan o dönemin mevcut düzenini korkuttugu için idam edilmistir. Günümüzde Mahzuni siirleriyle mevcut düzeni elestirdigi, halki bilinçlendirerek türküler söyledigi için yargilanmistir. Eserleri TV' larda ve radyolarda okunmamis, eserlerine çok büyük bir sansür konmustur... ...Simdi bu yazdiklarima örnekler vererek O'nun toplumcu yönünü kendi eserleriyle tanitacagim. Bakiniz bir siirinde tüm dünya görüsünü ve toplum anlayisini ortaya koyuyor. Iste siir;
Ah ne olur bizim köyde Herkesi okur göreydim Altmisi bulmus babamda Bir günlük fikir göreydim
Dindiren yokmu acimi Süren yokmu ilacimi Köyde on yaslibacimi Kilimler dokur göreydim
Demeyin ki ne var bunda Kanli kiliç durmaz kinda
Elbistan'in ovasinda Gümüsle bakir göreydim
Bitmez kadere inandik Inandikta hep biz yandik Hep sükürü biz ögrendik Bir bey'de de sükür göreydim
Sanmayin Mahzuni caydi Uydu ise hakka uydu Bütün fakirler doyaydi Kendimi fakir göreydim
...Iste ozanimizin bes dörtlükte bütün toplumsal sorunlari anlatimi; iste yorumu, iste görüsleri. Bunlari degerlendirmeyi siz sevgili okuyucularima birakiyorum...
...Ozanimiz halkimizin egemen güçlerce (para babalari, agalar, tefeciler, tacirler, beyler...) sömürülmesi karsisinda protestosunu su özgün yapitla dile getiriyor;
Kimi hizli gider uzun yol yutar Kimi altun satar kimi pul yutar Kimi sogan bulmaz kimi bal yutar Kimi parmagini yalamis gider
Iste toplumumuzdaki ve de dünyamizdaki savaslarin asas nedeni bu farkli yasam biçimleri, bu farkli gelir dagilimidir. Dünyadaki bu gelir farkliligi toplumsal kargasanin asil nedenidir. Ozanimiz da bunu belirtiyor. Bakin bir baska eserinde ki dörtlügü okuyalim;
Milletin sirtindan doyan doyana Bunu gören yürek nasil dayana Yigit muhtaç olmus kuru sogana Bilmem söylesem mi, söylemezsem mi?
...O bu eserinde halkimizi kemirenleri anlatmaya çalisiyor. Halki uyarmaya, bu kemirgenleri tanimaya çabaliyor. Bunlari tanitmak için sürekli bir mücadele içinde olacagi iletisi veriyor... Bundan dolayi bu gerçekleri her zaman haykiracagini dile getiriyor...;
Bizdeki yürekler baska yürekler Günümüz dayanir tuzlu çörekler Senin sofrandaki ballar börekler Ömür boyu zehir zikkim bizim be
...Ama yine de umutsuz degil. Içindeki ütopyayi devam ettiriyor. Gelecekte insanligin sömürüsüz bir dünyaya ulasacagini söylüyor. Büyük çogunlugun bir gün dünya yönetimini; ufak bir azinligin elinden alacagini; dünyada dostlugun, kardesligin, güvenin, barisin geçerli olacagini esit bir gelir dagiliminin yapilacagini; yönetime tüm insanlarin katilacagini, gerçek bir halk iktidarinin yerlesecegini; bir gün tüm bu insani degerlerin dünyada egemen olacagina olan inancini ve bilincini tasiyor.
Bakin su siirindeki ütopyasina; gelecek beklentisine;
Hem evladi yedin, hem de ata'ni Düsünmedin topraklarda yatani Devleti, milleti, bütün vatan'i Ulan hey civaci sana kim verdi
Bir gün gelecek ki, kim kime güler Disi olmazsa da, damagin biler Böyle ev sahibi olmaz dürzüler Ya bizi kiraci sana kim verdi.
...Ozanimiz zenginlere ve yöneticilere seslenerek; oturduklari koltuklara daha çok yaslanmalarini; çünkü bu saltanatin sonsuza kadar devam etmeyecegini; bir gün bu yagmanin sonunun gelecegini bildiriyor... ... Yine bir baska siirinde paylasimi ne güzel anlatir; iste siir
Kirk yaslimiz bilmem dedi huylasti Bebekler huylandi kötü toylasti Yerdeki topragi aldi paylasti Sükür dedik hatir saydik ondandir
Mahzuni Serif'im paylasmak güzel Söylerim sözümü, çalmam hiç gazel Korku kalkar, birlesirse birçok el Ayri gayri dedik, bir birimizi yedik ondandir
Ozanimiz paylasmanin güzelligini, insani yanini, esitlikçi ve özgür yanini dile getirmis; bu konuda taviz vermeden, bos söz söylemeden, dogrulari korkmadan açiklayacagina, insanlarin birleserek çözülmez gibi gözüken birçok zorlugu kolaylikla çözebilecegini; ayarilik-gayrilik yüzünden insanlarin birbirlerine düsman edildigini, bu yüzden insanlarin birbirlerini öldürdüklerini, savas yaptiklarini, insanlari birbirlerine dost olmalarini ekonomik çikarlarda birbirleriyle birlesmeleri gerektigini ; insanlari birbirlerine düsman edenlerin oyununa gelinmemesini, buna karsi uyanik olunmasi gerektigini vurgulamistir
--- Mahzuni Serif'in Toplumsal Olaylar Karsisinda Duyarliligi ---
Mahzuni, gerek toplumumuzu ve gerekse dünya kamuoyunu etkileyen her olay karsisinda duyarliligini göstermis ve bu olaylarla ilgili eserler sunmustur. Toplumumuzdaki her toplumsal olayi Mahzuni'nin siirlerinde bulmak olasidir. 1970'li yillarda gençlik hareketlerinin en önemli çikisi olan bagimsiz ve sömürüsüz Türkiye ve emperyalizm karsitligi, o dönemde Mahzuni'yi çok etkilemis...;
Bütün insanlik adina Amerika katil katil Hukuk yapar kendi bozar Amerika katil katil
Vietnam'in suçu nedir ? Hür yasamak ayip midir ? Atom patlat ister kudur ? Amerika katil katil
Türk Milleti Türk Milleti Nerden gelmis elin iti ? Bu gidisin sonu kötü Amerika katil katil
Birgün gramlar bir olur Kilodan hakkini alir Zalim olan bela bulur Amerika katil katil
Mahzuni Serif uyuma Gün geldi çatti aksama Bizden selam Vietnam'a Amerika katil katil
Ozanimiz bu siirinde kesinlikle Amerikan halkina bir söylemde bulunmuyor, bu eserindeki "Amerika deyimi" bu ülkeyi yönetenlere ve onun emperyalist yönüne yönelik bir söylemdir...
...Yine 1970'li yillarda; sömürüye, zulme, emperyalizme, düsmanliga ve baskiya karsi baskaldiran 1968'li kusagi ve bu nitelikleri tasiyan tüm insanlara yigitler diyerek seslenmis ve bunlar için su siirini yazmistir.
Dogudan batiya bir ses yükselir Yigitler, yigitler bizim yigitler Gavur daglarindan Dadallar gelir Yigitler, yigitler bizim yigitler
Alni çizgi çizgi, zafer oyuklu Anasi aglamis öfke yayikli Elinde dirgeni kara biyikli Yigitler, yigitler bizim yigitler Bizim yigitleri bilmiyor itoglu itler
Karsidan geliyor elinde dirgen Sirti yirtik omuzunda yorgan Yakti anamizi zalim kemirgen Yigitler, yigitler bizim yigitler
Mahzuni Serif'im yigit yavrusu Anadolu'sundan yoktur kaygisi Sizin degil beyler isin dogrusu Yigitler, yigitler bizim yigitler
Mahzuni Anadolu'nun yetistirdigi yigitlere güvenmis ve onlarla övünç duymustur. Ama onlari birbirine düsman eden güçler amaçlarina ulasmis ve onlari birbirine kirdirmistir...Mahzuni... Ama ne olursa olsun Anadolu'nun yetistirdigi yigitleri, cesur, bilgili, sevgi dolu, hosgörülü olarak degerlendirmis, bagimsizlik, baris, özgürlük ve demokrasi tehlikeye girdigi an o yigitlerin önünde hiçbir gücün duramayacagina inanmistir...
1993 yilinda Ortadoguda meydana gelen ve Irak'in Kuveyt'e saldirmasiyla çikan savas sonucunda batili devletlerin ve Amerika'nin oynadiklari oyunlarin (emperyalizm) farkina varmis ve bu savas sonucunda ölen yüzlerce insanin acisini içinde duymus ve savas sonucunda kirlenen denizlerin, sularin ve atmosferin insanlara verdigi zarari görmüs ve tüm bu olumsuzluklari...
20. yüzyilin son çeyreginde gelisen teknoloji ve bunun sonucunda sinirsiz bir sekilde tüketilen doga ve insan kaynaklari'...
1990'li yillar... Dünya'da, emperyalist devletler tarafindan dayatilan Yeni Dünya Düzeni'Ülkemizin üzerine bir kara leke olarak çöken ve duyarli tüm insanlarimizi çok derinden etkileyen'Sivas Kiyimi'
...dile getiren siirler yazmistir.
Bu yazının sonunda ozanimizin kendini tanitan su açiklamasini da yazmak istiyorum.
Mahzuni bana gönderdigi bir yazisinda; kendisiyle ilgili söyle diyor;
"Ben dogada bulunan her canlinin içinde seçkin bir yeri olan insan sifatinda dünyaya geldigim için, hep bununla gurur duydum.Hayatimda tek din tasimadim; insan tarihinde gelmis geçmis bütün dinlerin hepsinden birer parçayla yasadim. Gün oldu yedi dinli, gün oldu dinsiz kisiliklerimle gezdim.
Somut olarak söyleyebilirim ki, insan sevgisi benim öz dinim oldu. Hiçbir mezhebi kendine yön olarak tayin etmedim. Zira mezhepler benim indimde, tarihi hikayeciliklerden öte olmadi. Ancak Ehlibeyt'e gönül verdigim ve Ali evladina bel bagladigim dogrudur. Bu da sadece tarihe verdigim önemden ileri gelmektedir. Ben insanlari sevmekten hiç fire vermedim..." | |
| | | MuHaRReM GüLeR Üye
Mesaj Sayısı : 23 Yaş : 35 Nerden : Davutpaşa/istanbul İş/Hobiler : Öğrenci Lakap : MuRo Kayıt tarihi : 11/05/08
| Konu: ŞİİRLERİ 1 C.tesi Haz. 21 2008, 12:08 | |
| ŞİİRLERİ
ALEVİ NEFESLERİ
1-Duaz 12 İmam 8-Hacı Bektaş Veli 2-Duaz-ı İmam 9-Hacı Bektaş 3-Efendim 10-Semah 4-Ey Erenler 11-Mustafanın Kemali 5-Kırklar Semahı 12-Neredesin 6-İmam Rıza 13-Eseri Gördüm 7-Kızılbaş
1-DUAZ 12 IMAM
Medet Allah, ya Muhammet, ya Ali Yusuf kuyusunda zindana düstüm Gül bengi çekilen Bektasi Veli Gayretiniz yok mu ummana düstüm
Hü hü hü ummana düstüm
Fatime ananin etegin tuttum Server Muhammed'e göz gönül kattim Imam Hasan ile çok mehtap sattim Sah Hüseyin ile dükkana düstüm
Haydar Haydar Haydar dükkana düstüm
Imam-i Zeynel'e can kuban ettim Muhammed Bakir'la musayıb tuttum Cafer-i Sadik'a göz gönül kattim Naci deryasinda ummana düstüm
Hü hü hü canan ya Ali
Musa Kazim Sah Riza'ya kavustum Kerbela çölünde cenge giristim Yezit ordusuyla hayli vurustum Yaralandi sinem al kana düstüm
Yaralandi sinem sinem al kana düstüm
Taki Naki Askeri'dir nurumuz Mehti magarada gizli sirrimiz Cebrail önümüz, Cerrah belimiz Kirklar'in Cem'inde erkana düstüm
Haydar Haydar Haydar erkana düstüm
Oniki Imam Dergahi'nda ünüm var Gece gündüz sohbetim var demim var Çok günahim varsa neden gamim var Ali gibi sahi merdana düstüm
Haydar Haydar Haydar canan ya Ali
Kul Himmet Üstadım bu nasil yazi Lezzet verir sirin muhabbet tuzu Ali'nin anlinda zöhre yildizi Meyli muhabbeti selvana düstüm
Haydar Haydar Haydar selvana düstüm.
2-DUAZ -I IMAM
Üryan büryan vardim Pir Dergahina Medet ya Muhammed Ali diyerek Gönül verdim gönül sahlar sahina Hünkar Haci Bektas Veli diyerek
Imami Hasan'dir Hublarin basi Hüseyin der akar gözümün yasi Imam Zeynel sabredenin yoldasi Aglasam gülerler deli diyerek
Meylim Giblegahim Muhammet Bakir Kirklarin baginda bülbüller sakir Caferü Sadik'a talibim sükür Ikrar verdim İkrar Ali diyerek
Musai Kâzim'dir Mazlumlar sahi Aliyyü Riza'dir sahin ervahı Sah Taki Naki'ye çekerim ahi On Iki Imam'in gülü diyerek
Hasanül askeri ol Ali Aba Muhammet Mehdiye mestü merhaba Serin koymus serin Mahzuni Baba Yol Muhammet Ali yolu diyerek
3-GÜZEL DOSTUM
Güzel dostum aramizda senlik benlik olur mu Neden gönlüm sarayini tarumar ettin böyle Bilirsin ki viranede hanedanlik olur mu Bir nefes alayim derken, bin zarar ettim böyle
Aman aman aman güzel efendim İkrarım sana baglidir efendim Mevsim gitti sonbahara ulasti Seller suskun baglar gazel efendim
Her baharda boz bulanip, cosup cosup çagladin Geçemedim sellerinden yollarimi bagladin Diyari gurbete saldin, ardim sira agladin Figani figana katip, ahuzar ettin böyle
Aman aman aman güzel efendim Ikrarim sana baglidir efendim Mevsim gitti sonbahara ulasti Seller suskun baglar gazel efendim
Hey Mahzuni sevdigimin sözünü ferman gördüm Kuru çöllerde dolastim, susuz degirmen gördüm Ayaklarina yüz sürdüm, elinden derman gördüm Kaldirip vurdun sineme, zülfükar ettin böyle
Aman aman aman güzel efendim Ikrarim sana çok özel efendim Mevsim gitti sonbahara ulasti Seller suskun baglar gazel efendim
4-EY ERENLER
Ey Erenler akip gitsem Ben o pirin sellerine Bana bir selami gelmis Kurban olam dillerine
Gözüm görmez elim ermez Hatirina düsüp sormaz Göndersem o saha vermez Desem seher yellerine
Askile Pirime yasam Varip divanina dursam Yüzümü dizine sürsem Niyaz etsem ellerine
Mahzuni derdim tabibi Sultanim Gönlüm sahibi Bir eskimez kamer gibi Sarilayim bellerine
5-KIRKLAR SEMAHI
Kirklar girdi meydana Illallahsin dediler Ondan iki cihana Ali Sah'tir dediler
Gitti Cebrail nere Gül açti sevenlere Su aleme Muhammed Padisahtir dediler
Sanma ki gülü koydu Birinden kirki duydu Sorupta Muhammedi Pesinde Ali duydu
Kapiya bir can geldi Mürsidiniz kim dedi Kirvem boynunu egdi Bir birini gösterdi
Su dedigin Pir Ahmet Sah'lar sahi Muhammed Birlikte bir bey oldu Geldi Allah'i Salman
Kör olmus kul Mahzuni Görmemis erenleri Kiblegah eylemisim Serini verenleri
6-IMAM RIZA
Yanmisim sultanim hilal kasina Gel buna bir çare bul "Imam Riza" Dünya kurban olsun o bakisina Gel bana bir tabib ol "Imam Riza"
Siyah kaslarinla tatli sakalin Usul basa bana gelsin vebalin Sarilip abaya o tatli halin Agzinda kapanmis dil "Imam Riza"
Böyle bakma sultanim bana çok olur Eger küstüysen varlik yok olur Güzel kirpiklerin bana ok olur Bir kere yüzüme gül "Imam Riza"
Sen bir cenazesin sen bir agitsin Senin oglun beni deli dagitsin Bana apaçiksin ele kagitsin Ne olur bagrima gel "Imam Riza"
Atamam efendim fikrime yayil Canim alsa bile benim Ezrail Bes pençeyi "Ali Aba" bir de Cebrail Yikmis kanadimi gül "Imam Riza"
Mahzuni Serif' im yedi hirsizi Gelip giden gönlüm bulmaz arsizi Sizler onikiyi bizler dokuzu Sayimi rakama ver "Imam Riza"
7-KIZILBAS
Ister sövün ister asin Hak'ka sükür kizilbasim Sevmem ikilik dünyasin Hak'ka sükür kizilbasim
Ikrar verdim dönmem geri Bundandir adim serseri Insan oldugumdan beri Hak'ka sükür kizilbasim
Benden yakin Allah bana Her sözü bismillah bana Kem düsünmek günah bana Hak'ka sükür kizilbasim
Basta kizilbas Ali'dir Ali'nin yolu uludur Biri de Bektas Veli'dir Hak'ka sükür kizilbasim
Mahzuni aktim çagladim Hak'ka vardim adim adim Basima kizil bagladim Hak'ka sükür kizilbasim.
8-HACI BEKTAS VELI DOST
Sensiz dünyanin tadi olur mu? Adi güzel Haci Bektas Veli dost Seni bilmeyenler hakki bilir mi? Adi güzel Haci Bektas Veli dost
Ulu dost Canim dost
Elimi bilmezdim eli bildirdin Yalan söylemeyen dili bilirdin Harama çözülmez beli bilirdin Adi güzel Haci Bektas Veli dost
Ulu dost Canim dost
Yunus'a yar ettin Taptuk Emre'ye Kirk yil dagda gezdi gönül vermeye Her can layik degil seni sevmeye Adi güzel Haci Bektas Veli dost
Ulu dost Canim dost
Der Mahzuni esigini bulayim Yüzlerimi tozlarina dolayim Kul eyle kapinda kurban olayim Adi güzel Haci Bektas Veli dost
Ulu dost Canim dost
9-HACI BEKTAS
Bütün evren semah döner Hü hü Haci Bektas dost Gök yüzünde delil yanar Hü hü Haci Bektas dost
Biz aciyi bal eyleriz Hakkimiz helal eyleriz Bize Bektasi Can derler Gidersek Hakka gideriz dost
Gökyüzünde uçan turna Hü hü Haci Bektas dost Feryadi Sahlar Sahina Hü hü Haci Bektas dost
Hor olani hoslariz biz Hak diyerek baslariz biz Seytan yaklasamaz bize Ikiligi taslariz biz dost
Ilimsiz yol karanliktir Hü hü Haci Bektas dost Bizde küsmek yaranliktir Hü hü Haci Bektas dost
Mahzuni ünümüz bizim Bulunmaz kinimiz bizim Cahil bize dinsiz demis Sevgidir dinimiz bizim dost
10-SEMAH
Dem dem dem dem Ali dem'i Erenler sürüyor erkani yolu Ya hizir, ya hizir, ya hizir Dem Ali dem dem
Hey erenler bir gül açmis Hicaz'dan Yapragi Muhammed, Deha'si Ali Gönül demden gezer, ask ile nazdan Menzili Muhammed, Pervazi Ali
Ya hizir, ya hizir, ya hizir Dem dem dem, Ali dem
Tadina doymadim yesil donunun Vuran baglarinin gonca gülünün Erenler yolunda Allah çölünün Mecnun'u Muhammed, Leyla'si Ali
Ya hizir, ya hizir, Leyla'si Ali Dem dem dem dem Ali dem dem
Çark eyle çark eyle Semah erenlerindir Dogru görenlerindir Bu yola egri girmez Hak'ka girenlerindir
11-MUSTAFA'NIN KEMALI
Muhammet devrini ihya eylemis Çünkü Mustafa'nin Kemali haktir Ilim Çin'de olsa ara bul demis Hayvanlara akil Çin'den uzaktir
Zalim softa güya Mustafa sever Atasin birakir topragi över Gider Medine de bagrini döver Ali der arslandan haberi yoktur
Ister putperest ol ister Musevi Huzuru Hüda'da haklar İsevi Bizim peygamberin gözleri mavi Ne aladir ne araptir ne aktir
Evvelki nüvvüyet simdi ülküdür Ister küfür et softa ister kudur Hazrete gitmenin esrari sudur El ele bel bele birlik tutmaktir
Cehennemler haykirirken dünyada Kan içinde inlesirken şüheda
Inkar etme kim yetisti imdada Zülfükar'li kemalinan buraktir
Kimden aldi sana birakti seni Soya sulbe kosma, mürsidi tani Binbir oda sahip madem ki gani Cenabi kemalin kudreti çoktur
Zamanin üstadi geçmisin hasmi Kanda münehzehtir mekani cismi Ahir zaman idi Mustafa ismi Bana inanmazsan kitaba baktir
Mahzuni sükreder kemal ehline Payimal olsam da serrin cehline Eyvah olsun softa kardes zihnine Cemalden bihaber cana yaziktir.
12-NERDESIN
Sana hasret, sana hayran gönlümüz Sari saçlim, mavi gözlüm nerdesin Bu gemi bu "Kara Deniz" Sari saçlim, mavi gözlüm nerdesin
Kurban olam yürüdüğün yollara
Kara peçe, yakismiyor kullara Uyan bak bizim hallara Sari saçlim, mavi gözlüm nerdesin
Bulutlar teriden, daglar korkundan Sarhostur Mahzuni, senin kokudan Bir daha gel gel Samsun'dan Sari saçlim, mavi gözlüm nerdesin
13-ESERI GÖRDÜM
Ben aglamam On Kasim'da O'nu, her gün diri gördüm Ölene dek görecegim Dogalidan beri gördüm
Halka, vermisti canini Hak'tan almis ünvanini Atmis, Osmanli sanini Samsun'da bir eri gördüm
Matemin doyurmaz beni Minnetim kucaklar seni Bize cennet gibi yeni Verdigin eseri gördüm
Ulu Atam, inan buna Düskünler hayrandir sana Mazlum Milletler adina Sendeki zaferi gördüm
Ne hikmet, varidi sende Günestin, dogdun cihanda Bin yillarin ötesinde El bastigin, yeri gördüm
Mahzuni yoluna düstüm Nice nice engel astim On Kasim'da kaybetmistim Daha simdi geri gördüm | |
| | | MuHaRReM GüLeR Üye
Mesaj Sayısı : 23 Yaş : 35 Nerden : Davutpaşa/istanbul İş/Hobiler : Öğrenci Lakap : MuRo Kayıt tarihi : 11/05/08
| Konu: ÖLÜMÜNÜN HEMEN ARDINDAN C.tesi Haz. 21 2008, 12:17 | |
| DOLUNAYA TÜL DÜŞTÜ
Savaş Ay'ın 24.05.2002 tarihinde yani Mahzuni Şerif'in ölümünün hemen ardından akşam gazetesinde yayınlamış olduğu yazı dizisini 4 bölüm halinde burada yayınlıyoruz....
*Mahzuni Şerif'in cenaze namazı niye kılınmadı?..
*Mahzuni Şerif kimlere dargın gitti?..
*Sanatçılar Mahzuni için ne dedi?..
*Mahzuni Şerif'in ölüm sebebi?..
*Mahzuni şerif'in oğlu Ali Mahzuni'ye vasiyeti neydi?..
...ve daha nice sorunu cevabı.
DOLUNAYA TÜL DÜŞTÜ-1
Savaş Ay
Dolunaya tül düştü
Dolunaya Tül Düştü: Beyin damarlarındaki tıkanma nedeniyle hastalanıp öldüğü belirtildi. Evet de; acaba kimin ve neyin beyin damarlarındaki tıkanma yüzünden hastalanmıştı? Kendi beyninin mi? Sanmam. Bir ozanı sazından, sözünden, düşüncesinden dolayı iten kakan, sansür eden, hapse tıkan, yok sayan, yok etmeye çalışan bir kolektif beyin var malum. Bu hangi beyin, hangi beylerin beyni; az buçuk da olsa biliyoruz hepimiz. Bu tıkanınca tezenenin* cenazeye dönüşme yolculuğu daha o zamanlar başlamış zannımca.
Tabii bir anormallik, beklenmedik bir şey yok bu hallerde. Daha evveli ve yüzyıllar boyunca ve yüzler, binlerce gerçek yurtsever, ilerici, aydın, demokrat sanatçı gibi Alevi-Bektaşi Halk Ozanları da hakim sınıflar, gerici güçler tarafından yakıldı, yıkıldı, asıldı, sürüldü, sansürlendi. Çünkü yaşadıkları toplumun; değer yargılarını, yaşamdaki çelişkileri, yaşadıkları bölgenin coğrafi koşullarını, halkın sevinçlerini, üzüntülerini, acılarını, kederlerini, yoksulluklarını, varsıllıklarını, korkularını, savaşlarını en ince duygularla, estetik değerler katarak anlatan halk bilimi insanlarıdır. Bunlara birçok örnek verilebilir. Pir Sultan Abdal, Şah Hatayi, Kul Hikmet, Kaygusuz Abdal, Nesimi, Karacaoğlan, Yunus Emre, Seyrani, Ruhsati, Aşık Veysel, Şah Turna, Muhlis Akarsu ve daha yüzlercesi sayılabilir.
Solcu Bir Ozan
Son şiir kitabı 'Dolunaya Tül Düştü' adını taşıyor. Ve kendini şöyle ifade ediyor Mahzuni:
'Ben Alevi bir aileden gelme olduğum için kök kültürümde Alevi ve Bektaşilik yatar. Siyasi rengime gelince; demokrat solcu bir ozanım. Ancak insan sevgisi din anlayışımda en büyük isimdir.'
Onda bilim, soru, sorgu, felsefe, köy, şehir, devlet, millet, doğruluk, barış, yiğitlik, güzellik, erdem, zam, zulüm, zevzeklik, nakkaşlık, yuh, övgü, memleket, direnç, yol, başkaldırı, ögüt, dünya insanlığına sesleniş, okul, su, doğum, ölüm, soyanlar, şeref, şan, ceylan, hacı-hoca-dede ve de vesaire vesaire... Yani hayata ve insana ilişkin ne ararsak Mahzuni Şerif'te toplum ve insanı etkileyen her şeyi bulmak mümkündür. Şimdi DSP Milletvekili de olan gazeteci yazar Süleyman Yağız, Mahzuni hakkında yazdığı kitabın bir yerinde şöyle diyor:
'Mahzuni'nin hemen her dizesinde çok ince duyarlılıklar, hassas ölçüler, zorlu beğeniler ve hem olağan hem de olağanüstü öyküler.
O Neye İnandı?..
Tüm baskılara karşı Alevi-Bektaşi kimliğini koruyan, bu kimlikten onur duyan, bu kimlikten ödün vermeyen, bu kimlikle evrenselliğe ulaşan bir ozandı. İşte kendi dilinden, kendi kimliğini ve kendi inançsal yönünü anlatan şiirlerinden biri:
'Beni merak edip şüphe duyanlar
Kendin bilmezlerin telaşıyım ben
Aslim Horasan'dan toprağım Afşin
Elbistan düzünün bir taşıyım ben.
Bir gün aşıkların kara gününde
Ah çekip dolaştım sevda çölünde
Kuran da okuduk mürşit önünde
Saz çalıp söyleyen Bektaşiyim ben
Gerçek Alevilik Ne?..
Mahzuni gerçek Aleviliğin; insanın içinde olduğunu; Aleviliğin insan sever, barışsever, eşitlikçi ve toplumcu bir düşünceyi savunduğu ve yalanı, dolanı, sömürüyü, üç kağıtçılığı, namussuzluğu, adaletsizliği, erdemsizliği, hoşgörüsüzlüğü, bağnazlığı, şeriatçılığı, şekilciliği reddettiğini 'Ben Aleviyim!' demekle Alevi olunamayacağını şiirlerinden birinde şöyle dile getiriyor:
Bana bir Sünni demişler
Ben Alevi olamam ki
İşim gücüm yalan dolan
Ben Alevi olamam ki
Eğer böyle isen dostum
Sen Alevi olamazsın
On iki imamı haktır
Bende layık imam yoktur
Aleviyim diyen çoktur
Ben Alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki
Bilsem bile süremem ki
Cahil cahil muska yazdım
Yapıp yapıp ikrar bozdum
Muhammet'e kuyu kazdım
Ben Alevi olamam ki
Olsam da bilemem ki
İnan ki bulamam ki.
Ali yalan söyledi mi?
Yetim hakkını yedi mi?
İyiye kötü dedi mi?
Ben Alevi olamam ki
Olamam ki olamam ki
Olsam da bilemem ki...
Akşam, 21.5.2002
DOLUNAYA TÜL DÜŞTÜ-2
Savaş Ay
Tatlıses'in kalbi duracaktı
Büyük ozanın ölüm haberiyle sarsılan İbrahim Tatlıses: Kalbim sıkıştı. Bir an öleceğimi sandım. Elim ayağım buz kesti. Sadece şarkılarının değil insan olarak da onun hayranıydım
İbrahim Tatlıses diyor ki:
'Büyük ozan Mahzuni'nin ölüm haberini alınca kalbim sıkıştı. Bir an öleceğimi sandım. Elim ayağım buz kesti. Az sonra sahne alacaktım ve binlerce kişi benim çıkmamı bekliyordu. Çıkıp derdimi onlara döktüm. Ağlamalar başladı. O gün her şarkımı başka bir duyguyla okudum. Sadece şarkılarının değil insan olarak da onun hayranıydım. Mütevazı, çelebi, sıcacık ve her zaman doğru bir dosttu o. Ben ona 'dayı' derdim. Bazen Mahzuni Dayı bazen Şerif Dayı. Size bir şey söyleyeyim, Şerif Dayı ile turneye çıkan pek çok solist, assolist hanımın ona gizli gizli aşık olduğunu ben biliyorum. Kişiliğine tutulmaması elinde değildi bir kadının. O ise bunu anlasa da anlamazdan gelir, hepsine bacısı, kardeşi gibi bakardı. Eline beline diline sahip adamdı Dayı...
Bir Pavyon Gecesi
Yıllar önceydi. İbrahim Tatlıses'le birlikte Beyoğlu meyhaneler sokağındaki Demgah'ta yemek yiyip, birkaç kadeh atmıştık. Ardından otoparka gidiyorduk ki İbo'ya. 'Abi gel seni bir pavyona götüreyim de nostalji yap dedim' Gülerek sordu: 'Vallah mı savaş Abey?..'
Hemen oradaki 2. sınıf bir pavyona girdik. Şefler, komiler, müşteriler şaşkın. Acaba film mi çevriliyor falan soruları döneniyor ortada. Sahnenin önündeki masaya aldılar bizi: Sahnede genç, kara kuru bir oğlan. Elinde kötü bir saz. Lakin sesi yanık mı yanık. Mahzuni'den 'Darıldım'ı okuyor tam o sıra. İbo malum; bulunduğu ortama şimşek hızıyla uyum sağlamakta mahir bir adam. O da masadan okuyor şarkıyı. Oğlan heyecandan kıpkırmızı. Türkü bitiminde selam kelam edecek, lakin gücü yok. Kurtuluşu ikinci türküye girmekte buluyor. Yine Mahzuni'den:
Nasıl İnsanlık?..
Mahzuni Şerif büyük bir hümanist ozanımızdır. Öyle ki hemen her şiirinde insanseverliğin, hoşgörünün satırlarını buluruz. Onun için önemli olan insanın yaşam hakkıdır. Hiçbir neden insanı öldürmenin bahanesi olamaz. Toplumdaki sınıf kavgası bile insan öldürmeyi haklı kılamaz. Bir hümanist için bundan daha özgün bir görüş olabilir mi? Ferhan Şensoy'un bir oyununu hatırlıyorum. Muhtemelen 'Ferhangi Şeyler' oyunu.
Bir ara Ferhan, dekorun bir kenarında duran sazı eline alıp Dom Dom Kurşunu'nu çalıyor. Daha sonra da durup boşluğa fırça atıyor:
'Bu türkü yiğit insanlar, güzel günler için, insanlık ve gelecek için öldüler, öldürüldüler diye yakıldı. Sizler... Bazı salak kişiler. Siz barlarda diskolarda içki içip göbek atarken geviş getiresiniz diye yazılmadı bu türkü. Mahzuni Şerif bir ağıt yaktı, oyun havası olsun diye yazmadı bu türküyü...'
Ve korkunç bir alkış kopuyor seyirciden.
Mahzuni Şerif yalın adamdı demiştik ya. Bir başka şiirinde ise bakın gerçek kişiliğini, dürüstlüğü ve yalınlığını nasıl teyit ediyor:
'Tabuttaki insan gibi ölemem
Derdim onun için gülemem
Ben insanın değerini bölemem
Doğu-batı gavur-müslüm bir bana
Tahammül dünyanın başıdır başı
Dost için akittim gözümden yaşı
Halka öğrettiğini yapmayan kişi
Dört kitap okudum dese de kör bana
Gerçekten de insanları birbirine düşman eden, senlik, benlik duygusunu arttıran, düşmanlığın nedeni olan; doğu-batı, gavur-müslüman ayrımı değil mi?.. Yine bir başka şiirinin ilk iki dörtlüğünde belirttiği gibi;
Bütün inancını ve yaşamını insani yüceltmeye yöneltmiş bir insan olarak Mahzuni, çağımızın bu yöndeki en büyük halk ozanıdır desek abartma olmaz. Bakın eserlerine; yobaza karşı koymuş, insanı sömürenleri lanetlemiş, insanlar arasında ayrım yapanlara yuh çekmiş, olumsuzlukları eleştirmiş, insanları öldürenleri kınamış, savaşlara karşı koymuş, dünya halklarının barışını savunmuş, halkıyla beraber gülmüş, beraber ağlamış bir ozanımızdır...
Pir Olması Ne Güzel
İnsan deryasında hakkın yolunda
Edep ile hür olması ne güzel
Bunca bilmezlerin bunca cahilin
Başlarında pir olması ne güzel
Geleceği güneş olmalı gencin
Ey ihtiyar başım bitmedi sancın
Tadına doyulmaz helal kazancın
Her ekmekte ter olması ne güzel
Adem baba varken dinler yok idi
Fitneye fesada karni tok idi
Şu ikilik canımıza okudu
Tüm insanın bir olması ne güzel
Der Mahzuni yanlış yola yürürsem
Nefsim için toprak olup çürürsem
İnsanları ayrı ayrı görürsem
Gözlerimin kör olması ne güzel
Sanatçılar ne diyor?
Pek çok sanatçı dostla konuştum. Hepsi de şaşkın, üzgün, bitik. Bakın ne diyorlar koca ozanın ardından:
Mahsun Kırmızıgül: Babamı kaybetmiş gibiyim. Bir çağın kapandığını söyleyebiliriz. Şimdi 20. yy gerçekten kapandı.
Suavi: Erdemi rehberimiz. Anısı önderimiz olsun.
Sezen Aksu: Arif Sağ telefon açtı. Stüdyoda çalışırken öğrendim. Oracığa çökmüşüm. Çok büyük kayıp.
Sertab Erener: Bir televizyon programında karşılaşmış birlikte türküler okumuştuk. Bakışıyla, duruşuyla insanı yürekten kavrıyordu. İnanılmaz bir karizmaydı. Çok üzüldüm.
Özcan Deniz: Çağımızın Pir Sultan'ı gitti. Acımı tarif edemem.
Müzeyyen Senar: Onun türkülerini dinlemek de okumak da ayrı bir zevkti. İlk fırsatta türkülerle anacağım onu sahneden. Boyu bosu küçük görünse de büyük adamdı. Böylesi zor gelir bir daha.
Müslüm Gürses: İnanmıyorum yaaa. Hala da inanmıyorum. En yakınımı kaybettim. Sadece Türkiye'nin değil dünyanın başı sağ olsun.
Orhan Gencebay: Dünyaya takdim edebileceğimiz, evrensel değerlerimizden birini kaybettik. Çok sarsıcı, çok yıkıcı bir kayıp. Onun gibisi zor gelir. Candan bir dosttu, canımı yaktı gidişi... | |
| | | MuHaRReM GüLeR Üye
Mesaj Sayısı : 23 Yaş : 35 Nerden : Davutpaşa/istanbul İş/Hobiler : Öğrenci Lakap : MuRo Kayıt tarihi : 11/05/08
| Konu: ÖLÜMÜNÜN HEMEN ARDINDAN 2 C.tesi Haz. 21 2008, 12:18 | |
| DOLUNAYA TÜL DÜŞTÜ-3
Savaş Ay
Cenaze namazı niye kılınmadı?..
Gavur Müslim bir bana
Aşık Mahzuni Şerif'in vefatı ardından oğlu Ali Mahzuni'yle uzun görüşmeler yaptım. Vasiyeti, son anları, mal varlığı, aile hayatı ve cenaze namazının neden kılınmadığıyla ilgili sorularımı açık açık yanıtladı Ali. Ve her bir satırı tarihe ışık tutacak. Bakın neler anlattı:
Ali Mahzuni:
'Babam buradan giderken 26 Nisan gecesi, saat 11'de kapımız çalındı. Kapıya 3 tane polis arkadaş geldi. Ellerinde Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin ilanı vardı. Gece 11'de geldiler kapıma. Ve gelen polis ne diyor biliyor musun? 'Mahzuni Şerif sen ne iş yaparsın?' diyor. Sizin atalarınızın babalarınızın çok iyi tanıdığı hem de bedeninin her noktasına kadar kullanarak tanıdığı adamı tanımıyorsan sen utan be! Yanındaki diğer polisler dürttü onu. 'Bu Mahzuni Şerif' dediler. Babam artık yaşının da verdiği bir tansiyonla telaşlandı. Bana döndü: 'Ali'ye söyleyin de avukatı arasın'
dedi.
Alman Doktorun Tespiti!..
Ve beni bu rahatsızlıkta en çok üzen şeylerden biri; vefatından önce hastanenin başhekimi Alman doktor beni çağırdı. Dedi ki: 'Açık konuşalım, şansı yok, sabaha zor çıkacak' dedi. 'Babanı dövdüler mi?' dedi. Yok dedim, öyle bir şey yok. 'Ama' dedi 'Bu uzun senelere dayanıyor. Organlarında yıpranma söz konusu. Darp var' dedi. 'Adamın testislerine kadar darp var bu insanda' dedi. 'Yıllar önce yapılan işkencelerin izlerini taşıyordu vücudunda. Böbreklerinde, karaciğerinde, pankreasında, dalağında aldığı darbelerin izi var' dedi. Ve vücudunda da elektrik.
Her Ağacın Kurdu Özünden!..
Fakat Baba uzun yıllar hep su içmez, bira içerdi. Son bir yıla kadar. Ondan ötürü böbreklerinin çalışıp çalışmadığını fark edememiş. Son dönemlerde dedi ki; 'Ali, bir ağaca kurt düşmeye görsün oğlum. Ben doğa gereği yok olabilirim. Benim de değerimi ben gidince anlarsın.'
Ben de bir Anadolu evladıyım. Ben Gaziantep'de büyüdüm. Ben 12 Eylül çocuğuyum. Çocukluğumu hiç yaşamadım. Biz sokağa çıkma yasakları döneminde çıkıp da top oynayamadık. Babamızın yanında biz korkarak yetiştik. Babamızı göremedik ki. Biz jandarma baskınıyla uyanmış insanlarız, uykuya her zaman hasret kalmış insanlarız.
Bir dikili taştan gayrı nem kaldı diyordu. Neyi kaldı babanın giderken?
Ali Mahzuni: Hiçbir şeyi kalmadı abi. Babamın toplasan bankada en fazla 6-7 milyar, bilemedin 10 milyar parası çıkar. Evi yok. Oturduğumuz ev annemin adınadır. Ve o anlattığım Mahzuni'yi Mahzuni yapan ilahi kuvvet annemdir. Dişiyle, canıyla, her şeyiyle biz ona kurban olduk.
Vasiyeti ne?
Ali: Biz bundan 3 sene önce Hacı Bektaş Şenlikleri'ndeyken; bir gün baba bana Hacı Bektaş'ı anlatıyordu. Dedi ki; 'Oğlum, beni buraya gömersin. Benim yerim pirimin yanı.' Aynen o da bir müridine, günahının kabul olması için demişti ki yüce Hünkar; 'Git şu dalı dik. Yanına bostan ek, gelen geçene karpuz, kelek dağıt ki günahın af olsun. Benim kalan bir günahım varsa ne olur ben defnedildikten sonra benim kabristanımın yanlarına kelek ekin, gelen geçen yesin, canıma değsin, var olan ne günahım varsa hak kabul etsin, af eylesin' demişti.
Annenin Günahı Var mı?
Şimdi tabi sizin dostunuz da var, düşmanınız da var. Bunların birçoğu çok can sıkıcı. Söyledikleri şu; hanımıyla arası biraz bozuktu, maddi durumları da kötüydü ama doktorlar müsaade etmediği halde hanımı onu sürekli Avrupa konserlerine, Anadolu konserlerine teşvik ediyordu. Para kazansın, eve para girsin, konserler yapsın diye...
Ali: Şimdi böyle bir insanın insan olmasından da şüphe ederim. Eğer benim annem böyle bir şey söylemişse, Mahzuni onu çoktan ama çoktan silerdi defterinden. Kaldı ki aylardır, beni Almanya'ya götür diye evde kavga çıkaran babamdı. Ve annem yalvarıyordu ki; sen bu yolculuğa dayanamazsın, gitmeyelim. En sonunda dedi ki; 'Bana bak kadın benle geliyorsan gelirsin yoksa ben Ali'yle giderim.'
Onlar Yol Arkadaşıydı
Ama diyorum ya o insanların ne söylediği umurumda değil benim için, onlar insanlık vasfını da taşıyamazlar. Bunu söyleyebilmeleri için Fatma Mahzuni'yi bilmeleri gerekir. Onun yüreği en az Mahzuni kadardır. Belki Mahzuni'den de büyüktü. Babamla annem karı koca gibi değillerdi. Yol arkadaşıydı onlar. Babamın aile içinde çok da sempatik bir hali yoktu, çok sert bir insandı. Oldukça Kazak bir erkekti.
Ama son bir yıldır o kadar mülayimdi ki. Babam öyle p.ştların adamı olmadı, kimsenin uşağı olmadı. Eğer Babam bugün paraya önem verseydi Sabancı, Baba'yı görmek için 10 gün önceden randevu alırdı. Son dönemlerde tabii ki maddi bir kaygı alıyor insanı. Hastaneye yattı, bir sosyal güvencesi yoktu. Ve annemin üstüne kayıtlı olarak geçici sağlık karnesi verildi bu adama. Mahzuni'ye böyle değer verdiler.
Onlarla Yaşadı!..
O onlarla yaşadı ve onlara ulaştı. 0 4'ler, 5'ler, 7'ler, 40'lar, hepsi o gün odadaydı. Onu ben hissettim. Bana bir gün bir hikaye anlatmıştı. Dedi ki bak oğlum bizim dünyamızda, biz çemberiz. Namazda saf dururken düz durmayız. Düz duranlar birinin yüzünü hiç görmez, birbirlerinden elektrik almazlar dedi. Biz çember oluruz, herkes birbirinin ne yaptığını görür. Kısacası kendi semahında da söylediği gibi; 'Kapıya mihman geldi, mürşidiniz kim dedi? 40 can boynunu eğdi diyor birbirini gösterdi.' (Ağlayarak) bu demektir ki; 'Doğu, Batı, Gavur, Müslim bir bana.'
O bütün dünya insanını sevdi. Ben onun aşkıyla yandım. O hayattayken bile onunla ilgili konularda boğazım düğümlendi.
Cenaze Namazı Niye Kılınmadı?
Cenaze namazını kılmayın mı dediydi? Niye kılınmadı cenaze namazı?
Ali: Baba namaz istemedi, imam istemedi. O kendi eserlerinde de söylüyor. 'Ben öldükten sonra dua filan istemem' diyor. 'Ölmüş adama niye dua edeceksin ki? Beni yıkamasan ne olur? Beni denize atsan ne olur diyor?' O bir iceberg'di, bir buzdağıydı o. Sadece başı görünüyordu. Koskoca bir dağdı. Ben 29 yaşına kadar sadece Bülent Ali diye yaşadım şimdiyse Ali Mahzuni diye yaşayacağım...
Her yerini öptüm öptüm
Babamı ben yıkadım abimle beraber. Tertemizdi, ölü gibi değildi, uyuyordu. Ve ben onun ilk vefat ettiği an odasına girdiğimde, makinelerden çekildiğinde; odasına girdiğimde baba diye sarılıp ağladım. Hani ikrarımız dedim, bana niye bu kazığı attın dedim. Öptüm, öptüm. Helalleştik. Her yerini öptüm, ellerini, ayaklarını öptüm. En son öpücüğümü de alnına kondurdum dudaklarımı ayırmamacasına. Sonra içime çok büyük bir huzur, mutluluk doldu. Oda bambaşka bir havaya girmişti. Sanki onun taptığı üç önemli şey vardır. Allah, Muhammed, Ali derdi o. Ya Hünkar Hacı Bektaşi Veli derdi, ya Pir Sultan derdi.
DOLUNAYA TÜL DÜŞTÜ-4
Savaş Ay
Yılmaz Erdoğan'dan Aşık'ı yıkan söz
Ali Mahzuni ile yaptığımız söyleşi sırasında bir gönül adamı olan Mahzuni'nin kalbini kıran bazı insanlar olduğunu da anlattı. Bunlardan en önemlisi ise Yılmaz Erdoğan ile ilgili olan olaydı...
Babam Mahzuni Sanat Dünyasında bir tek Yılmaz Erdoğan'a dargın gitti diyorsun. Niye?..
Ali Mahzuni: Böcek Yapım beni aradı: 'Ali Bey biz Vizontele diye bir film çekiyoruz. Babanızın 70'li yıllardan kalma bir parçasını kullanmak istiyoruz. Bize bir demo kaset gönderebilir misiniz?'
Kardeş türküleri
Tabi dedim neden olmasın. Yaptım bir demo kaset gönderdim. Bir daha bunlardan ses seda çıkmadı. Bu olaydan 3-4 ay sonra Hasan Saltık beni aradı dedi ki: 'Ali'ciğim kardeş türkülere babanın bir eserini okutmak istiyorum.' Hay hay niye olmasın dedim. Dedi, 'Telif ne alırsın?' Kayahan 50 bin dolara eser satarken karşısındaki Hasan Saltık, benim abim dedim. Abi ne verirsen o olsun dedim. Baba da öyle dedi. Ve Hasan Saltık bana 500 milyon para verdi biliyor musun? Sonra da 'Ben babanın orijinal sesini kullanmak istiyorum' dedi. Baba dedi ki; 'O olmaz. Ona da 500 kağıt atsın.' Ve koca Mahzuni'nin eserini 1 milyar liraya satın aldı kullanmak üzere.
Galada Dünya Başına Yıkıldı!
Sonra bir gün bir baktık sevgili Yılmaz'dan galaya davetiye geldi. Biz o gün İstanbul'da olduğumuz için uğrarız dedik. Gittik. Baba için de müthiş sürpriz oldu Vizontele'de kullanılmış olması. Şimdi Baba hevesle 140 tane insanın içinde el kadar bebeleri çıkarırken, kendisini de anons edeceğini bekledi Yılmaz'dan. Çünkü o koca bir tarih ya! Senin Vizontele'nden bana ne ya? Sonra film başladı bu zaten anons edilmedi kendine bir teşekkür yazısı, ufacık bir köşede, Mahzuni'ye de şunun için teşekkür... Hiçbir şey yok. Sonra Baba arayı beklemeden çıktı, ben de hemen onun arkasından çıktım.
Babanın Gözleri Neden Doldu?
Ali dedi; 'Ben bu işe 11 yaşında irşat edilerek başladım. Bana Mahzuni adını veren pir beni 50 yıllık Mahzuni etti. Ömrüm nereye kadar yeter ben onu bilmem. Ama ben onu haketmedim!' Gözleri doldu ki; ben onun bir gözyaşına 100 bin tane Yılmaz'ı kurban ederim. Cihana kurban ederim. Ve dedim ki, 'Baba boşver. Herkes hiçbir şeyi görmüyorsa hak görüyor' dedim. 'Doğru söylüyorsun Ali Baba' dedi. Yeniden içeri girdi. Filmin geri kalan bölümünü seyretti, güldü. Çıktı, Hasan Saltık yanına geldiğinde; 'Sağol Hasan. Çok sağol' dedi.
Galayı Terk Etti!..
Ve Baba çekip gitti. Galada da kalmadı. Arkasından benim bir küçük kardeşim. 'Abi siz bunlara izin vermiş miydiniz?' deyince aklımız başımızda değildi. Zaten o bizi uyandırdı. Hasan Saltık bunu alıyor, okutacağım diye. Film müziği olarak anlaşıyor. Bana söylediği kadarıyla 15 bin dolara anlaşıyor. Benden 1 milyara aldığını 15 bin dolara oraya satıyor. Sonra ben orada verdiğim muvafakatta görüntülü, görüntüsüz klip ihtiva eder anlamında söylemiştim. Bir müzik eserinin filmi olur mu? Yani uzun metrajlı filmde kullanılabilir dememişim ki ben sana. Vizyontele'nin adı bile geçmiyor. Kardeş Türküler'i ben daha dinlemedim yalan olmasın ama orada sesi filmden alınmış haliyle kullanıyor demek ki sen önce bunu filmde kullanmışsın. Filmin jeneriği geliyor çünkü alttan. Tabi olay böyle olunca mahkemeye intikal etti.
Ve Mahkeme Koridorları
Hastaneye düştükten sonra Yılmaz da gelmeyince mahkemeyi açtım ben.
Nerede açtın mahkemeyi?
Ali: İstanbul'da. Ve düşün Baba yatağa düşene kadar hala mahkemeye vermemişti Yılmaz'ı. Ve Yılmaz utanmadan kalkıyor, nasıl olsa medya bunların elinde, bunların babasının tapulu malları, bunlar gezdiği mankenlerle gündemde kalmayı başarabiliyorlar. Lan söylediğinizin eri olun! Arkasında durun! Aslanlar gibi poz veriyorsunuz ama, yiğit gibi yaşadığınızı söylüyorsunuz ama Anadolu görünümlü sahtekarlar. Anadolu'ya hakaret etmeyin! Ben buna fıttırıyorum, ben buna deliriyorum.Yılmaz da belki yokluk içinde yetişti ama geldiği yeri unutmasın insanlar. Ben geldiğim yeri unutmadım. Ama gideceğim yerin nere olacağını çok iyi biliyorum. Ölüm bile artık benim için bir mana teşkil ediyor. Ne için öleceğimi de biliyorum. O ne için ölecek onu bilmiyorum. Çıkıp da televizyonda babamın göndermiş olduğu muvafakati gösteriyor. Kamera da onu uzaktan görüyor. Yaklaşsana, yaklaş da orada ne yazdığını bir göster. Yazıyor mu orada ben Vizontele'ye bir şey vermiş miyim?
Son Görüşme Neydi?
Son görüşmeleri ne zaman oldu peki? Ne konuştular?
Ali: Son görüşmesi şu telefondu. Ondan sonra Yılmaz'la bir daha görüşmesi olmadı. Babam bir kere öfkeye kapılıp; ben onu mahkemeye vereceğim, o benim hakkımdı filan dedi. Dedim ki, 'Baba, el ele bakar, el döner yüze bakar. Yapma bunu. O da senin evladın.' Ve Baba gerçekten 3 milyon dolara mal olmuş bir filmden 20-25 bin dolar bir para istemişti. Bu onun en tabi hakkıydı. Yılmaz araya dostlar soktu. Yılmaz yaptı demiyorum. Benim mevzum Yılmaz'la değil. Yılmaz bu işte fahri suçluydu. Ama kendi eliyle kendini suçlu yaptı. Bana telefonda Yılmaz dedi ki; 'Aliciğim, bu olaylar geliştiğinde benim haberim yoktu. Ben Londra'da montajdaydım'. Şimdi Yılmaz Erdoğan gibi belli bir yere gelmiş, maddi rahatlığa kavuşmuş birisinin hiç mi bir hukuk danışmanı yok, hiç mi onu uyaracak bir insanı yoktu?
Bu Nasıl Söz?
Cep harçlığı gönderirim mi diyor?
Ali: 'Ben sana bir cep harçlığı gönderirim' diyor Baba'ya. Baba da ona diyor ki; 'Yılmaz, benim senin göndereceğin cep harçlığına ihtiyacım yok. Ben 50 yıl boyunca senin gönderdiğin cep harçlığı gibi harçlıklarla çok insan besledim ama senin göndereceğinden daha üstüyle besledim.' Baba telefonu yüzüne kapatıyor. Öyle anlattı. Ve düşünün İbrahim Tatlıses gibi bir dev sanatçı kalkıp Kanal D'de dedi ki; 'Bu memlekette 1 milyon insan bu adamın sayesinde zengin oldu. Bunlardan biri de benim' demişti. Benim ona vefa borcum hiçbir zaman bitmez demişti. İçeri girdiğinde İbrahim Abi dedi ki; 'Ben, siye nasılsan diye sormıyam, ben siye geldim ki bana emredesin ben de yapam.' Baba mutluluktan ağlamıştı İbrahim Abi'nin yanında.
Başsağlığı Dilemedi!..
Peki Yılmaz aradı mı? Başsağlığı diledi mi?
Ali: Hayır. Aramadı. Aramayan bir sürü insan var. Belki fırsatı olmadı. Aramasın. Onun da Allah'ın selameti üstüne olsun. İnandığı neyse onun uğruna gitsin. Ama beri en basitinden rol yap ya. Bari rol yap güzel kardeşim. Kötü bir çiçek göndereceğine, çık gel göstermelik de olsa Baba geçmiş olsun de. Kaldı ki o saate kadar mahkeme filan da yok ortada biliyor musun? Bunu bile yapmadılar! Yani Antep'lilerin bir lafı vardır, 'Yediğin pekmez, geldiğin Antep, şehire geldin ketçap mı oldun?' dediği gibi... Ben sahte İstanbullular'dan nefret ediyorum. Ebedi olan adam olmaktır. Babamın söylediği gibi 'adam olmak dile kolay' diyor. | |
| | | | MAHZUNİ ŞERİF | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|